Nerdeyse unutuyodum haaa... Plansız programsız bi pazar olduğu için rutinimi unutmuşum. Yatmadan önce aceleli günlük olsun bu.
Dün gece kronolojiyle uğraşmadım, Nutuk okudum. Roman tadında az buçuk. Şimdiye kadar neden cesaret edip elime alamamışım bu kitabı acaba?Aslında almıştım, lisede ya da üniversitenin başlarında... Çok sıkılıp bırakmıştım. Gerçi her kitabın herkese özel bi yaşı var, benimki de buymuş demek ki... Yalnız fark ettim ki, böyle tarihi nitelikteki kitapları kesinlikle iyi bir baskısından okumak gerekmiş. Elimdeki gerçekten dandik bir baskı. Bir sayfada kocaman bir paragrafta aslında aynı cümleler ikişer yazılmış mesela. De-lerin ayrı/bitişik yazılmasına hadi girmeyeyim de, çok daha büyük bi problem var. Atatürk konuşma yaparken arada belge sunuyor dinleyenlere, "şu an elinizdeki belgede görebileceğiniz gibi" filan diyor. Cümlenin sonunda da belgeler parantez içinde belirtiliyor. Hadi belgelerin orjinalini/günümüz Türkçesine çevirisini ek olarak koymayı geçtim, insan bi dipnot düşmez mi, bu belge şu an şurdadır ya da bulamadık, yeri bilinmiyor vs diye? Tarihi bi belge basılırken, bu kadarcık araştırma yapılmaz mı arkadaş? Ayıp yani... Araştırdım, Kaynak Yayınları'nınki epey pahalı ama sanırım ayrıntılı bilgi var belgelerle ilgili, sanırım Türkiye'den geleceklere sipariş edeceğim O'nu. Okumuşken doğrusunu okumak lazım ama başladım ya bırakamıyorum şimdi de.
Neyse efenim, sonra filmin yani The Beautiful Fantastic'in ikinci yarısını izledim gece. Gerçekten güzel film ve gerçekten Amelie tarzında. Filmde bahçecilikten, bitkilerden sevgiyle bahsediliyor. Normalde hiç ilgim yok gibi şey bu konuya. Hatta böcekler falan gerçekten ürkütüyor ama filmin etkisindeyken dün Frankendael Park'taki bahçelere başka bi gözle baktım, çiçeklere ben de hayran oldum. İyi denk geldi.
Gece biraz 70lerden kalma Cat Stevens konseri, biraz Anna RF falan derken yine geç yattım, sabah da geç kalktım.
Bugün yine geç uyandım, öğlen diyebiliriz. Çaya bal kattım, itiraf edeyim ama akşam yemeğin üstüne içtiğim çayda şekere hiç gerek duymadım! Hoşuma gitti hatta. Gelişme var, evet evet olacak. Öğlenden sonra kahvaltı edince, evde biraz da burda oturayım biraz da şurda oturayım derken, ucundan azıcık yelek ördüm, kitap ,okudum, markete gittim. Hooop maç saati geldi. Gelenksel Beşiktaş maçı seyretme etkinliğimizi gerçekleştirmek üzre arkadaşımızın evine gittik. Maç gergindi, muhabbet güzeldi, çay içip okey oynadık. Gurbetçiliğin dibine vurduk geldik.
Şimdi yatma zamanı...
İyi geceler günlük,
Kanatlı Kedi