Beş gün geçti, misafirleri yolcu ettim. Bu arada,
dakos yaptım yedik,
Utrecht'e gittik,
iki dakkalık göz göze bakışma deneyimine dahil oldum: twominuteconnection.org ,
İsviçre sergisi vardı İstasyon'da, bi sürü kartpostal aldık bedavaya,
kitap odasına girip baktık hızlıca, İngilizce ilgimizi çeken bi şey bulamadık,
pazarı gezdik, sıcak stroopwaffle (evet şeker orucuna bi wafflelık mola verdik, ödül) yedik,
bikaç sokak sanatçısı dinledik,
şehre girince oturmalık bi yer ararken güneş gözlüğümü kaybettiğimi fark ettim, numaralıydı, o yüzden önemliydi, geldiğimiz yolları geri yürüdük, bulamadık,
okey oynadık,
Amsterdam'da gezdik,
arkadaşın burnuna bisikletli çarptı, ağrıdı, şimdi geçti,
Volendam'a gittik,
Edam'a gittik,
yine okey oynadık,
güldük,
renklerle karakter analizi yaptık.
yine güldük,
dün fark ettim ki, bakışma deneyi yaptığım yerde bırakmışım gözlüğü, kadın ilan koymuş sayfasına, hemen mail attım bakalım geri kavuşcam gibi,
bugün nutuk siparişi verdim, kasım başında gelcek bi terslik çıkmazsa.
Genel olarak böyle. Güzeldi, pek boş durmadık.
Birazdan balgamsız gün geçirmeyen boğazım ve burnum için doktora gideceğim. Koşmaya engel oluyor. Kendimi bildim bileli var, tuzlu suyla falan olacak iş değil yani.
Yarın akşam bi misafirimiz daha geliyor. Dolayısıyla bikaç gün daha buralarda olmayabilirim. Herkesin çelıncı bitmiş emma benana, benim çelıncım bana, senin çelıncın sana.
Yeni çelınc başlatıyormuş Mari Antrikot ama emin değilim. Her gün kendimle ilgili yazacak bi şeyler bulmam gerekecek. Çok zor. Ve kendimden bahsetmeyi o kadar istiyor muyum emin değilim. Görüciz.
Bu arada ördüğüm mini etek gittikçe daha da minileşiyor. Ek yapmam gerekecek. Yoksa kalınca bi kemere daha çok benzeyecek. Peh...
Yarım kalan işlere gelsin bugünkü yazı,
Kanatlı Kedi