25 Ekim 2017

20. Gün - Gecikmeli

Dün gece yatarken aklıma geldi yazmak, çok uykum vardı, aceleye gelmesin dedim.

Önce Felemenkçe ödevimi yaptım, sonra üstüne ekstra alıştırmalar yaptım. Nederlands in Actie kitabını kullanıyoruz. Kitabın ön kapağının içinde bi kod var, onu girince, web sayfasındaki alıştırmalar da yapılabiliyor. Epey bi yeni kelime öğreniyoruz bu kitapta. Bol bol çalışmam gerek yoksa hepsi üst üste binecek, unutacağım. Zevkli de geliyor. Bazı cümlelerde yüklem sona geliyor bu dilde, o kadar tuhaf ki, hala alışamadım, her seferinde özneden sonraya koyuyorum ve doğruluğundan o kadar eminim ki kontrol etme gereği de duymuyorum. Sonra derste her cümlede en az bir yanlış çıkıyor. Utandım artık dün, normal bu dedi hoca, artık teselli niyetine mi bilmiyorum ama alışması zor bi şeymiş, herkes yaparmış bu hatayı. 

Sonunda yorgunluktan bıraktım dil çalışmayı, Sait Faik'e geçtim. O kadar etkilendim ki, dayanamadım bi yazı yazdım hakkında. 

Akşam dil kursum vardı, öncesinde Taalcoach için ofislerine uğradım, bugüne randevulaştık. Randevulaşmadan gitmek öküzlükmüş hakketen. Kadın haftada üç gün ofisteyim deyince masada oturuyor, gelenlerin sorularını cevaplıyor sanmıştım. Meğer bi sürü toplantıları varmış. Düşündüğüm kadar ufak bi organizasyon değilmiş. Neyse ki kadın insanmış, ne kadar öküzsün bakışı atmadı. Görücez bakalım, yarım saat sonra görüşmem var. Speaking eksikliğimi de bu yolla giderirsem iyi olacak.

Akşam iki bölüm Goliath izledik. Fargo ilk sezondaki psikopat katil oynuyor, bu kez iyi ama yine çılgın bi rolde. Akıcı bi dizi. Umarım tek sezondur, en azından ilk sezonda olaylar çözülüyordur. Lastik gibi uzamasın. Amazon çekmiş bu arada, bilmiyordum bu işlere daldığını.Yanlışlıkla Amazon üyeliği almışız bir aylık, sömürelim dedik.

Dün fark ettim ki, Levent Yüksel arabesk albümü çıkarmış. Baya sevdim ben, orjinalini bozmamış, sesine de zaten uymuş. Yekta Kopan'ın Motto Müzik röportajlarında gördüm, arabeskle ilişkisini falan anlatıyor. Albüm de şurda:


Bu sabah bi armut yeyip koşuya çıktım. Yine tıkandım iki dakkada bi. Yaklaşık beş dakka ısınma hareketlerine gitti zaten, toplam 25 dakka sonra evdeydim. Napalım, benden de bu kadar. Ama burnun tıkalı olmasının ne kadar yaşama kalitesini düşüren bi şey olduğunu fark ettim bu sayede. Hareket etmeyi içerdiği halde sevdiğim tek şey deli gibi dans etmek, onda da hemen tıkanıyorum. Bunun normal olduğunu, kondüsyonsuz olduğum için tıkandığımı sanıyordum. Öyle değilmiş. Bakalım tedavi nasıl olacak. Yarın boğaz testi yapacak doktor. Ona göre hareket edecekmiş.

Böyleyken böyle, yarın son gün. Mari Antrikot yeni bi çelınc başlatmıştı ama yazmıyor, ne derdi var kimbilir. Burası da böyle tuhaf bi platform. Kendi hayatını anlat, başkalarının hayatlarını oku, dertleşir gibi, havadan sudan konuşur gibi, samimi hisset, sonra ortadan kayboluversin, hali nedir diye soracak bi yerin olmasın. Yine bi sanallık var, tüm samimiyet çabamıza rağmen. Çok da kendini vermemek lazım.

Son günde görüşmek üzre,
Kanatlı Kedi