13 Ekim 2017

16. Gün - Bitse de bitsek

Dün akşamki saçma sapan açık saçık ayran kıvamındaki moral sabah da etkisini gösterdi. Hatta bütün günü etkiledi. Blog günlüğüne başladığımdan beri aralıksız devam eden üretici ruh halim çöktü. Her şey manasız. Ne gerek var ki? Sürekli uyuma isteği. Netekim uyumak. Uyanınca, daha da uyumak istemek lakin ki uykunun olmaması. Uykun olmadığı için üzülmek. Zamanın geçmesini ya da öylece donup kalmayı istemek. Ölmeyi istemeye bile üşenmek. Hiçbi şey, hiçbi fikir, hiçbi duygu için halinin olmaması. Dönem dönem bu ruh haline giriyorum. Depresif diyorum bu halime kısaca. Ama geçiyor. En fazla bikaç gün içinde geçiyor. Daha geçmeden unutuyorum, ya ben niye bu hale gelmiştim diye düşünüp duruyorum, bi sebep bulamıyorum. Bulamadıkça kendi kendimden utanıp kendimi neşelendirmeye çalışıyorum. İşe yarıyor, önemli olan niyet sonuçta. Bi müddet sonra yine aynı döngü başlıyor.

Tabi hep bi sebeple başlıyo bu haller, götümden dert uydurmuyorum, ya da sırf aman da dünya ne kadar boş gibi felsefik düşüncelerden doğmuyor. Keşke öyle olsa, daha karizmatik olurdu. Öyle olsa bu kadar çabuk da geçmezdi gerçi. Daha basit, gündelik şeyler benimki. O yüzden çok da sallamıyorum artık. Bi anda bütün kötü duygular üstüme çöküyor ya, eskiden dünyanın en dertli insanı benmişim gibi gelirdi, içerdim, yanımda kim varsa ona bu korkunç devasa allahkimseninbaşınavermesinsel dertlerimi iyice büyüte büyüte anlatırdım. Yeterince ciddiye alınmadığımı düşünürsem kızardım. Ne saçma sapan zor bi insanmışım. Ha sanki çok değişmişim gibi oldu bu son cümle. Valla değişmedim, yine koyversem öyle salya sümük milletin başının etini yiycem. Şimdi olabildiğince kendimle başbaşa kalmaya çalışıyorum bu zamanlarda. Kimseye bulaşmamak, aşırı alınganlaşan o çirkef halimden insanlığı korumak için. 

Şimdi acuk düzelmeye başladım da ondan kendimi rahatça analiz edebiliyorum. Zevkli geliyor, her zaman yanımda olmayan bu ben'e laf sokmak.

Netekim bugün çalışmıyor olmamın bütün avantajlarını kullandım, malak gibi yattım. Sabah biraz daha Den Haag yazısı yazdım, o arada iki gıdım tarih okumuş oldum, o kadar. Sonra bi de etek örmeye devam ettim. Yemek bile yemedim düzgünce. Sabah peynir ekmek, öğlen dünden kalan bulgur pilavı+kabak karışımı (ısıtılmamış), akşam marketten alınmış donmuş pizza. Gece misafirimiz gelcek memleketten (Nutuk gelmiyor, kasım başında anca kavuşcaz), morali düzeltmek lazım diye evden çıktım, azcık yürüyüş yaptım, boş boş bakındım, yeni öğrendiğim Felemenkçe bi kelimenin cümle içinde kullanıldığını gördüm bi reklam panosunda, fotrafını çektim unutmayım deyü. Sona marketten misafirlik şeyler aldım. Bira, yumurta, meyve (şeker yemiyoruz ya gece yarısı geldiklerinde bari meyve ikram edelim diye) bi de pizza. Sona eve geldim fırına attım. Yidik. u. top oynamaya gitti, maçı var. Evi toparlamada son rötuşları tamamladım. Geldim bunu yazmaya oturdum.

Bugün de böyle olsun banane be. Ben mi kurtarıcam dünyayı/kendimi.
(Sanki her gün 100 sayfa okuyodu)

Belki yazamayabilirim bi kaç gün, belki de yazarım. Belki de telefondan yazarım, kısa kısa. Belli olmaz. Çok möhümmüş gibi, söyliyim de, merak etmeyin.

Nası istiyosanız öyle bi haftasonunuz olsun efem, datlış bi şarkıyla veda edeyim:



Kanatlı Kedi