Gece 12 olmadan yazayım. Sabah düşündüğümden epey bi geç kalktım. Gemeente Museum'da yani Belediye Müzesi'nde kahvaltı ettim. Hindistan cevizli bal kabağı çorbası. Üç sene önce kahvaltıda böyle bi şey içeceksin deseler gülerdim evet ama insan değişiyor azizim. İyi bi şey bu.
Müze güzeldi. Çağdaş sanatın iyice çağdaş olanlarına uzaylı gibi baksam da, Mondriaan ve kankalarını, yani De Stijl akımını biraz daha iyi anladım diyebilirim. Resimlerini, heykellerini bilemem ama mimariyle dertlerini anladığım kesin. Evin içine sanat katalım, hatta sokaklara sanat katalım, duvarları sırf işlevini düşünerek değil, evde estetik bi bütünlük olmasını göz önünde bulundurarak boyayalım, demişler. Aslında ikea'ya ilham vermiş olabilirler gibi geldi çünkü sade ve işlevsel dolap tasarımları direk ikea'yı hatırlattı.
Kocaman bi kısmı da porselenlere ayırmışlar. Özellikle Çin porselenlerine. Hollanda (Delft) ve İslam eserleri de mevcut. En hoşuma gideni şu kase oldu:
İçine buzlu su doldurup boş bardakları salıyosun. Soğuk içki bardağı derdine son! Tek sorun, o bardaklarla bira içilmez. |
Saatlerimi aldı müze. Arada bi şeyler yedim filan. Amsterdam'da olsa kesin yarısını sonraya bırakırdım. 1 saat mesafe de olsa uzak, bi daha ne diye gideyim elin Den Haag'ının belediyesinin müzesine.
Dünü yazamamıştım. Yine yazmayacağım, sonra uzun uzun anlatmak için bana özet olsun.
Vredespaleis (Barış Sarayı)
Kraliyet Kütüphanesi
Edebiyat Müzesi
Çocuk Kitapları Müzesi
Den Haag Tarih Müzesi
Sonra deniz kenarı, canlı müzik, bok bier ve kapanış.
Bugün eve gelince hemen yemek yaptım kendime. Elindeki tüm sebzeleri tepsiye koy, sıvıyağ, tuz baharat at, karıştır, fırına at, çıkar ye usulünden. Doymadım. Fazla sağlıklıydı sanırım. İçinde pattis olmasına ve yanında ekmek yememe rağmen doymadım. Şekeri bırakmanın en büyük zararı bu oldu sanırım. Normalde şekerli bi şeyler atıştırırdım arada, yerini dolduracak bi şey bulamadım hala, aralarda bi şey yemeyince ana yemekte iyi doyayım bari diye ekmekten kısmıyorum. Herrr şey psikolojik midir, gerçek midir bilmem, hemen acıkıyorum. Sanırım sağlıklı aburcubur bulmam lazım bi şekilde. Meyve demeyin, olmuyor işte. Yine de her öneriye açığım ama meyve çok da olmuyo yani:)
Damla Damla Günler'in ikincisine başladım, özlemişim.
Şimdilik bu kadar. Oturup uzun uzun yazmak istiyorum müzelerle ilgili öğrendiklerimi. Daha uzun süre aklımda kalıyor bi yerlere yazınca. Bolca fotoğraf çektim ama kenarlardaki notların fotoğrafını daha çok. Sonra tekrar okurum diye. Onları okuyup toparlıycam inşallah. Evet evet yapıcam.
Bu arada bu haftasonu okuyacak şalanj bulamadım pek, nerdesiniz yahu, huuu! Geri geliiin.
Bugünlük de bu kadar, sevgilerle, lili...
Kanatlı Kedi