17 Aralık 2019

öfkeyle kalkmak

Yıllar önce psikologa gitmem gerektiğini düşündürten ota boka sinirlenme hallerim geri geldi. Yoldan geçene, metroda yayılarak oturana, dik dik bakan teyzeye, yemek yerken fazla ses çıkartana, çarpıp geçene, dönüp özür dilemeyene, suçsuz olduğu halde refleks olarak özür dileyen kendime, rüyamda gördüğüm normalde tanımadığım birine, film/dizi karakterlerine, bisiklet yoluna atlayan yayaya/şoföre, yaya yoluna atlayan şoföre, soru sorunca laf sokar gibi cevap veren satıcıya, her konuda her şeyi bildiğini sanan meslektaşa, bi kahveyi, boş kafede, yarım saat sonra getirdiği halde utanmadan bahşiş isteyen garsona (ki yer ABD değil)... önüme gelene sinirleniyorum, sinirlenecek bi şey mutlaka buluyorum. Türkçe anlamıyorlar nasıl olsa diye sokakta denk gelen sinirlenme anlarımda bıdı bıdı söylenmeye bile başladım. Biri cevap verse de kavga etsem, diye düşünürken yakalıyorum kendimi. Geçici bi dönemdir herhalde. Bi yönden de seviyorum böyle olmayı. Normalde başkaları çarpınca dahi özür dileyen hep ben olurum. AVM'de çalışmaktan mı kaldı nedir, sürekli yapmacık bi gülümseme var suratımda. Doktorun asistanı lafımı bölüp durduğu için sorumu anlamazken, ben gülümseyerek konuşmaya çalışırım çoğu zaman, hatasını anladığında bozulmasın diye kendimi suçlayacak şeyler söylerim üstelik! (Bu cümleyi yazarken de kendime sinirlendim...) Eziklikle aşırı sinir arası sağlam psikolojili bi yerler olmalı, bulucam orayı. 2020 hedefim de bu olsun madem.

Nası geçti 2019unuz? Rüzgar gibi benimki. Zorlu mücadeleler sonucu, 9 ayın sonunda sözleşmeli çalışmaya başladım işyerimde. Aynı zamanda etsy'de elişleri satayım dedim, ama ilerleyemiyorum. Satmaya odaklanınca elişi yapmaktan aldığım zevk de azaldı. Ne satacağıma karar vermekte zorlanıyorum. Düzgün fotoğrafını çek, siteye koy, tanıtım yazısı yaz, hepsi farklı motivasyonlar gerektiriyor. Halbuki benim sevdiğim kısım örmekti. Ama az da olsa bi yatırım yaptım. Deniycem bu sene. Yarım bıraktığım tutkulara bi yenisi daha eklenmesin diye. Deneyince tutmazsa yapacak bi şey yok. 

Tutku işini yanlış anlıyorum galiba. Meslek sahibi olamamış biri olarak, tutku denecek seviyede severek yaptığım şeyleri para kazanma aracı olarak kullanmaya başlıyorum, sonra hop işler sarpa sarıyor bi şekilde. Para kazanmak daha basit bi şey olmalı. Sevmekle alakasız, sadece para kazanmak için, 8 saatini satacaksın işte, abartma. Öyle bi iş buldum aslında, çalışıyorum da şimdi. Hala başka hayaller kuruyorum saçma sapan....

Bugün biraz negatif uyandım gördüğünüz üzre. Size de bulaştırdıysam affola. (Olmasa da olur canım napak, zorla mı okutuyoz!) Zaten negatif uyumuştum ama sabaha geçer diyordum, genelde uyuyup uyanınca geçiyor. Ama tam uyanmadan önce gördüğüm rüyada, ilk defa gördüğüm birine öyle bi sinirlendim ki, saatler geçti, hala kendime gelemedim. Normalde neler neler yapacaktım bugün. Sebep ne? Gördüğüm rüya. Böyle saçma bi şey olabilir mi!

Motivasyonsuzum, yaşamaya motivasyonsuzum. Öfke ne zararlı bi şey be bacım, içimde kara kuru kömürden bi şey var sanki kalp, beyin ve tüm organlarım yerine. Sanki klozete otursam, kül sıçıcam, öyle bozuk içim. Zerre insan sevgisi kalmamış. E o olmayınca da nasıl yaşanır ki? Halbuki beyaz peynirin suyunu mal gibi yere döktüğümde, havlu kağıt alıp hemen yeri silen, gülümseyen iş arkadaşım da var bu dünyada. Ben o sırada da kendime öfkeleniyorum mesela, nasıl böyle bi aptallık yapabilirim, diye.

Evet, böyle ota boka sinirlenilmez hacıs, alışkın değilim ben böyle yaşamaya. Bitmeli. Bu böyle gitmez. Evden çıkayım. Günlerdir hayalini kurduğum çay ti latteyi üşenmeden gidip alayım, içeyim. Belki iyi gelir. Kimseyle dövüşmeden eve geleyim tabi bi de. İnsanların sevilecek yönlerini düşüneyim. Hatta tanıdığım insanları düşüneyim, ütopik olmasın.

Bi sefer daha yazmanın kutsal etkisini gördüm bu ekranda. Tanrılar yazma eylemini korusun. Oh be, azcık güneş açtı içimde. İnsanla konuşmak her zaman işe yarmıyor, halbuki yazıyla konuşmak öyle mi. Hiç!