24 Temmuz 2020

Ayasofya vs

Bu aralar diyecek çok şey var. Haberleri artık ciddi ciddi okumamama, şöyle bi göz atmama rağmen, benim bile diyecek çok şeyim var... gibi. Bi taraftan da şaşkınlıktan diyecek şey bulamamak var. Klişe laflar edip kendinden tiksinme endişesi var. İnsanın bi de kendiyle derdi var çünkü. Konuşmak manasız geliyorsa yazmaya da yüz vermiyor insan. Hayat, bizi neden yoruyosun? 

Ayasofya diyeceğim ben bi tek. Siyasetiyle ilgili diyecek bi şeyim yok, umrumda değil. Bence son derece önemsiz. Şuna çok benziyor bu konudaki fikrim: Yaratıcı varmış yokmuş, bu konuda da fikrim yok. Çünkü umrumda değil. Varsa kendi kendinin belasını versin, öbür tarafta sorguya çekilecek olan kendisi olmalı , ha eğer yoksa zaten n'apsın? Olmayan n'apsın? Hiç olanla olmayan bir olur mu?

Ayasofya'ya birkaç defa gittim. Her defasında mozaiklerle Allah, Muhammed yazılarının yan yana olması manevi gözyaşlarımı akıttı, belki maddi olanlar da akmıştır, emin değilim şimdi. Ama her seferinde çok etkilendim ve gurur duydum Türkiye'yle, burayı bu halde, müze olarak saklayabildiği için. Bi taraftan da endişelendim alttan alttan, camiye çevrilmesi ihtimali çok uzak gelmiyordu çünkü. Sonunda oldu, çoğunluklar muradına erdi, hiç düşünmeden, yine. İnsanlık bi kez daha kaybetti. 

Şimdi bundan sonra bu devran döner, Tayyipgillerin devri geçer de tekrar müzeye çevrilir mi? Belki olur. Ama bu leke sürüldü bi kere insanlığın alnına, utanmak için bi sebep daha. Ömrümüz Ayasofya'nın tekrar müze olduğunu görmeye yetecek mi? Bilmiyorum. Burdan yaşamak için bi sebep çıkarıp acık iyimser bitireyim bari. 

Ayasofya'nın durumunu çok iyi açıklamış Youtube'un Dilozofu. O'nu izleyince diyeceklerimi cümleye dökme cesareti buldum. Burdan başka da paylaşacak sosyal medyam yok, döndüm geldim yine buraya. 

Buyrun, 



Ayasofya'nın hemencecik güncellenen Vikipedi sayfasına göre Ortodoksluk'ta "Tanrı'nın üç niteliğinden biri" olan "kutsal bilgelik anlamına geliyormuş aya sofya. Yani Hıristiyanlıktan alınan bir ismi var bu yeni yetme caminin. Bu konuda da bi şeyler yapar heralde çok aşırı yetkililer. 

Diyeceklerim bu kadar. Hayırlı cumalar diler, giderim, 
Kanatlı Kedi

14 Temmuz 2020

Ölüm gelmiş...

Adalet Ağaoğlu ölmüş a dostlar. İçim bi tuhaf oldu. Uzun zamandır ilk defa birinin ölümüne içim bu kadar yandı sanırım. 91 yaşındaydı, hastaymış da, belki kendisi sevinmiştir öldüğüne (nasıl olacaksa) ama benim içimde kaldı bi şeyler. Kendisine kaç defa mektup yazdım yazdım sildim. Bi şekilde gönderse miydim? Ne değişirdi? Hislerimi düzgünce ifade edemediğimi düşündüm her seferinde. Cümleye döktükçe anlamsızlaştı her biri. Hem ne önemi vardı? Kadın kitabı yazdı, belki O'nun için olay bitti, benim ne düşündüğümün kime ne faydası var? Ama yine de, bi kere tanışsaydım, bi kere konuşabilseydim pişmanlığı içimi yakıyor şu anda. Muhtemelen "kitaplarınızı çok seviyorum"dan öteye geçmeyecekti konuşmamız ama olsun. Olsun mu gerçekten? Bilmiyorum. 

Dünyadan bir de Adalet Ağaoğlu geldi geçti. Başımız sağolsun, edebiyatımız bol olsun, ne diyeyim. Hem bizi, hem dünyayı anlayan, anlatan nice yazarlarımız olsun, nicelerimizin içine empati tohumları eksinler. Avrupa'da gezerken O'nun ayakizlerini arayayım ben de.