29 Ocak 2018

5. Hafta ve Motifler

Çelıncımızın bu haftaki sorusu: A quote to live by. Kendi kendime anlayabileceğim bi cümle değil bu. Neyse ki Fermina çevirmişti soruların hepsini. Hayatına yön veren bi alıntı, gibi bi şeymiş.

Durup dururken kitaplardan ya da filmlerden alıntı yapabilen biri değilim. Öyle net hatırlayabildiğim üç beş cümle var, dur yazayım, çok canım çekti:

- Kelimeler albayım, kelimeler, hiçbir anlama gelmiyorlar. (Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay)
- Para nerde? Araba nerde? (Organize İşler)
- Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten! (Şiiri bildiğimden değil, Polis filmi sahnesi, Haluk Bilginer sesiyle...)
- Beni siz delirttiniz evet, evet evet siz! (Cem Karaca sesiyle)
- Çay yok, bok için! (Kemal Sunal'ın Yoksul filmindeki repliği)

Bunların hiçbiri hayatıma yön vermedi tabi ki. Laf arasında söylediğim için aklımda kalan cümleler bunlar... Sonuncusunun hayatıma yön vermesini çok isterdim, uğraşıyorum hatta fakat ne yazık ki o derece öküz olamadım henüz. Zamanla olur bence. 

Fakat özellikle ciddi sevgilim olduktan ve evlendikten sonra, yani "canım istese de istemese de, yapılması gerekenler" hakkında daha ciddi düşünmeye başladıktan sonra babamın bi sözünü çok fazla tekrarlamaya başladım. Özellikle u.ı teselli etmem veya rahatlamam gerektiği zamanlarda. "Tespihin tanelerini teker teker çek." Yani her şeyi birden düşünüp panik yapma, bunu böyle yaparsam, şöyle olursa, diye taa ileriki aşamaları boş yere düşünme. Ne yapman gerekiyor şu an? Onu yap, gerisi için endişelenme, hiç düşünme.

Listeleme manyaklığım da belki babamın bu tespih nasihatinden geliyordur. Yeni bi şey için adım mı atıcam, mutlaka her adımı kağıda yazmam, görmem gerekiyor. Yaptıkça her adımın üstünü çizmem filan. O her gün yenilenen listeler olmasa hayatımın en gereksiz harcaması olan düğün organizasyonunu nasıl tamamlardık bilmiyorum. Nasıl kafayı yemeden sağlam kalabilirdik? İnsanlarla uğraşmamak için doğumgünü organizasyonlarına yardım etmeyi bile reddeden ben... Neyse, evet, sakin olmamı sağlıyor bu alıntı, babam gözümün önüne geliyor bi de her seferinde, elleri... Sigara ve makine yağı karışımı baba kokusu... 

Anne-babaların gittikçe küçülmesi de çok acı değil mi? Bu konuda ayrı bi yazı yazılmasını talep ediyorum. Biz büyüyoruz, onlar gittikçe küçülüyor. Halbuki bi zamanlar kocamanlardı. Annem güçlü kuvvetliydi. Şimdi şöyle bi sarıldım mı bitiveriyor. Babamın en küçük parmağını tutardım eskiden, şimdi elleri yine büyük ama vücudu... Otuzlara girişimin etkisi midir nedir, annemin babamın yaşlanması hüzünlendiriyor artık beni. Zamanın geçmesi de öyle, hatta kızıyorum farkında olmadan geçen zamana. İnsan bi haber verir! Ayıp. Her şey olağan giderse, annem-babam ölecek mesela benden önce. Çok tuhaf. Aramız mükemmel olduğundan değil. Ama onların yok olması, çok tuhaf. Üzülmek değil bu. Onlar gidince n'aparım korkusu da değil. 5 yıl önce hiç aklıma gelmeyen şeyler bunlar. Bendeki bu değişiklik korkutuyor belki de beni.

Neyse, bu yazı da babama gelsin madem. Hayatımda en çok kızdığım ve beni en çok etkilemiş üç beş kişiden biri. 

----------

He bi de motif çelıncımız var artık, 200 günde 200 motif. Ezgissimo başlattı. Her gün yeni bi motif örmekmiş çelıncın amacı. Ben sadece her gün bi motif örmek, diye anlamıştım. O yüzden acı gerçeği öğrenince kendime güvenim azaldı. Çünkü 1) her gün yeni bi modeli nasıl bulacağım? 2) yeni bi modeli öğrenmek epey vaktimi alıyor. Sıkılıp bırakabilirim bi yerden sonra. O yüzden arada bi tekrara düşme izni verdim kendime müsaadenizle. Kendime kaçacak bi delik ayarlamam lazım yoksa süreklilik sağlayamıyorum :)

İlk hafta elimden gelen budur: 


Minikleri en başta deneme olarak yapmıştım. Elbet bi yerlere sokuştururum onları da. Küçüklerin hepsini bir sayıyorum. Bu durumda şimdiye kadar 6 tane yapmışım. Bugün 7.günmüş mesela, öyle diyelim yani. Bundan sonra düzenli ilerleyeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin billah olsun.

Şimdilik bu kadar efem.
Saygılar, sevgiler, 
Kanatlı Kedi