Bir çalışan anne pazarının sonundan merhaba. Temizlikli, yemekli bi gün. Aylardır aklımda olan toz alma işinin bi kısmını yaptım. Evdeki tüm tozları tek seferde alamıyorum. Bissürü nesne var orda burda. Ki sırf böyle zor olmasın diye biblo falan alıp koyma alışkanlığı edinmedim yıllardır. Aldığım mobilyaların kapaklı olmasına özen gösteriyorum, toz alacak yüzey sayısı olabildiğince az olsun diye. Yine de birikiyor, nesneler kendiliğinden çoğalıyor. Üreme sistemi yok dersin, halbuki var. Tabi aldığın şeyi yerine koymayınca oluyor böyle şeyler. Misal aylar önce haftasonu için Almanya'ya gitmiştik, tuvalet masamsı masanın düzenini bozmuştum. Yolculuk için krem, deodorant, takmayacağım küpeler, tokalar, belki sürerim diye ama sürmeyeceğim göz kalemi, parfüm vs derken, bi de normalde kutu olarak kullandığım çantacığın içini hop diye tuvalet masamsısına boşaltıp yanıma alınca.... Her şeyin yeri değişmişti. Yolculuktan dönünce de insan gibi her şeyi yerine yerleştirmek yerine daha da dağıtınca... Böyle beklediler beni işte.
Sonuç olarak bugün tekrar sınıflandırdım her şeyi, kırık küpeleri, takıları tamir ettim. İnce lastikleri iyice erimiş, her an kopacak gibi olan boncuklu bilekliklerimi parçaladım. Renkli boncuklarını elbet bir gün bi şey için kullanırım. Ben bununla bi şey yaparım dedim. Kancası paslanmış küpelere yeni kancalar taktım. Bir gün bileklik yaparım diye aldığım metal parçalarının paslanmaya başladığını fark ettim, içim yandı. Boştaki kancalara taktım, bissürü tekli küpem oldu, ceylanlı, kedili, koyunlu. Ben onları birleştirir birleştirir takarım. Zaten evdeyim, deli manyak gibi gezmek serbest.
Bi de fark ettim ki, kapağı açık gardrop içi tozlanıyor a dostlar, açık bırakmamak ne kadar da kolay bi çözümmüş. Sürekli açık duran kapak / sürekli kapalı duran kapak testi yapmışım farkında olmadan. Neyse, bundan sonra aklımda olsun. (Olmadı)
Tek yumaklık, çok sevmediğim iplerden sepet örmeye başladım. Sepet illaki güzel görünüyor. Hem ufak proje, hemencik bitiyor, tatmin gibi tatmin.
Bi de mandala örmüştüm geçenlerde, elbet bi şey yaparım deyip. Sonra kırlent modeli olduğunu fark ettim, kenarları hafiften kıvrık, yani düz bi şekilde durmuyor, mecbur kırlent olacak. Ama fark ettim ki boşta kırlent yok evde. Onun için de dışarı çıkacak değilim. İşe yaramaz diye bi kenarda biriktirdiğim kumaşlardan, kısacık kısacık iplerden kırlent yapmayı düşünüyorum. Hadi hayırlısı.
Yemek olarak da terbiyeli havuç çorbasıyla börek tadında karnabahar yaptım. Çorbayı ilk kez yaptım, güzeldi. Karnabaharı geçen hafta yapmıştım daha önce, baya güzeldi. Bugünkünün tadına henüz bakmadım. (Yarın iş günü ya, yemek yapmaya fırsat olmaz diye bugünden yaptım. Bkz: Çalışan anne.) İçinde un var, yumurta var, kaşar var, ne kadar kötü olabilir ki, diye düşünüyorum, içim rahat. Yarın kahvaltıda yiycez, motoru bozmaz işşallah.
Sanırım bugün yoga yalan oldu. Gece yatmadan önce gaza gelip yapar mıyım ki? Sanmıyorum. Sabah kalkınca yaparım. Evet evet yapcam, vallaha. Bi de bi arkadaşım Türkçe bir yoga dersi önerdi. Şurda. Sanki daha bir anlaşılır yoga dili, O'nu denemeyi düşünüyorum. Çetin Çetintaş hocanın ismi.
Sofi'nin Dünyası'nı okuyorum hala. Çok seviyorum bu kitabı yav, bissürü şey öğrendim. Başka kitaplarını da okuyacağım bulursam.
İşte böyle, verimli bi gün oldu sanki.
Verimli günler diler, selam ederim,
Kanatlı Kedi