Hellolar mellolar.
Bugün yaptım yogamı! Çok şükür! Yine üşenip erteleyeceğim diye korkuyordum kendimden ama kim kazandı? Ben! Kime karşı? Bana! Çetin Çetintaş'ın videosundan yaptım, yarım saat civarıydı. Daha anlaşılırdı dili ya da ben alışmaya başladım, bilmiyorum. Bazı hareketleri çat diye yapması kendi kendime isyan etmeme yol açtı, oha, nası yapcam bunu, yuh, azcık erken değil mi bunun için! gibisinden. Ama yapabildiğin kadarını yap önerilerini hatırladım, nefes aldım verdim, bol bol terledim. Bitince duşa girdiğimde baya bi yorulmuştum. Yaparken bu kadar yorulduğumun farkında değildim.
Kısacası, iyi oldu. Mesai saonunda yaptım bu işi, sırtım falan tutulmuştu biraz, iyi geldi.
Onun dışında, Youtube'da İlkay Ayşe diye bir hesap var, çok güzel kitapları seslendiriyor. Daha önce dinlediğim hesaplardan biraz farklı, arada "aa burası çok güzelmiş" gibi yorumlar yapıyor:) Başta tuhaf gelmişti ama gittikçe alıştım, şimdi hoşuma gidiyor bu yorumlar. MS 2150 diye bir kitap dinliyorum. Felsefe, bilim kurgu, ütopya, astroloji, hepsi bir arada. Uzun da bir kitap, olaylar nasıl gelişecek tahmin etmek çok zor. Ama önemli olan olayların gelişimi değil sanırım. Bi nevi kişisel gelişim kitabı. İnsan nasıl yaşamalı, türünden , hem psikolojik, hem sosyolojik olaylara uzaktan bakan, günümüz toplumunu anlayan ve sorunlarını uzaktan görüp betimleyerek çözümlerinin basitliğine vurgu yapan bir kitap. Misal bencillik, sahip olma, tüketme aşkı, kariyer hırsı gibi kavramlar olmasa hayatımız nasıl olurdu? gibi düşüncelere daldırıyor insanı. Aslında Sofi'nin Dünyası gibi. Farkında olmadan birbirini andıran iki kitaba başlamışım: İkisinde de birer olay akışı var ama yazar asıl anlatmak istediği şeyi bu olay akışının aralarına sıkıştırmış. Böylece okurun takip etmesi kolaylaşıyor. Kısacası sevdim. Yazar: Thea Alexander, 70lerde basılmış kitap.
Bi de yemekle ilgili podcast aradım ama tam istediğim türden bi şey bulamadım. Hani kısa kısa tarif videoları değil de, "mutfağın temelleri" gibi bi şey. Atıyorum, keki yumurtasız yaparsan ne olur, unlar arasında ne fark var, gibi. Kısa kısa youtube videoları izlemeyi sevmiyorum. Merhaba arkadaşlar, kanalıma hoşgeldiniz, türünden laflar duymaktan da bıktım hakkaten, podcast dünyasına kaçmak istyorum bu yüzden ama tabi ha deyince istediğim içeriği bulamıyorum. Netflix'te "Tuz, yağ, asit, ekşi" gibi bi belgeselimsi dört bölümlük bi seri vardı. O'nun anlatımı çok güzeldi, hem tarihini, atıyorum tuzun farklı coğrafyalardaki, dolayısıyla kültürlerdeki anlamını anlatıyor, hem de yemek yaparkenki önemini açıklıyordu. Sanırım o serinin tadı damağımda kaldı, benzer bi şeyler arıyorum:/
İşte böyle Spotify'da dolanırken Sapor İstanbul Yemek Sempozyumu kayıtlarına rastladım. Tam olarak istediğim olmasa da, yine de epey öğreticiydi. İstanbul'da yemek konusunun tarihiyle ilgili yapılan akademik çalışmalar hakkında sunumlar. Hem özlemişim böyle akademik sohbet tarzında yapılan sunumları dinlemeyi.
İşte böyle, diğer bloglarda neler dönüyor, hiç bakmadım bugün, bakıciim.
Selam eder, esenlikler dilerim,
Kanatlı Kedi
Bugün yaptım yogamı! Çok şükür! Yine üşenip erteleyeceğim diye korkuyordum kendimden ama kim kazandı? Ben! Kime karşı? Bana! Çetin Çetintaş'ın videosundan yaptım, yarım saat civarıydı. Daha anlaşılırdı dili ya da ben alışmaya başladım, bilmiyorum. Bazı hareketleri çat diye yapması kendi kendime isyan etmeme yol açtı, oha, nası yapcam bunu, yuh, azcık erken değil mi bunun için! gibisinden. Ama yapabildiğin kadarını yap önerilerini hatırladım, nefes aldım verdim, bol bol terledim. Bitince duşa girdiğimde baya bi yorulmuştum. Yaparken bu kadar yorulduğumun farkında değildim.
Kısacası, iyi oldu. Mesai saonunda yaptım bu işi, sırtım falan tutulmuştu biraz, iyi geldi.
Onun dışında, Youtube'da İlkay Ayşe diye bir hesap var, çok güzel kitapları seslendiriyor. Daha önce dinlediğim hesaplardan biraz farklı, arada "aa burası çok güzelmiş" gibi yorumlar yapıyor:) Başta tuhaf gelmişti ama gittikçe alıştım, şimdi hoşuma gidiyor bu yorumlar. MS 2150 diye bir kitap dinliyorum. Felsefe, bilim kurgu, ütopya, astroloji, hepsi bir arada. Uzun da bir kitap, olaylar nasıl gelişecek tahmin etmek çok zor. Ama önemli olan olayların gelişimi değil sanırım. Bi nevi kişisel gelişim kitabı. İnsan nasıl yaşamalı, türünden , hem psikolojik, hem sosyolojik olaylara uzaktan bakan, günümüz toplumunu anlayan ve sorunlarını uzaktan görüp betimleyerek çözümlerinin basitliğine vurgu yapan bir kitap. Misal bencillik, sahip olma, tüketme aşkı, kariyer hırsı gibi kavramlar olmasa hayatımız nasıl olurdu? gibi düşüncelere daldırıyor insanı. Aslında Sofi'nin Dünyası gibi. Farkında olmadan birbirini andıran iki kitaba başlamışım: İkisinde de birer olay akışı var ama yazar asıl anlatmak istediği şeyi bu olay akışının aralarına sıkıştırmış. Böylece okurun takip etmesi kolaylaşıyor. Kısacası sevdim. Yazar: Thea Alexander, 70lerde basılmış kitap.
Bi de yemekle ilgili podcast aradım ama tam istediğim türden bi şey bulamadım. Hani kısa kısa tarif videoları değil de, "mutfağın temelleri" gibi bi şey. Atıyorum, keki yumurtasız yaparsan ne olur, unlar arasında ne fark var, gibi. Kısa kısa youtube videoları izlemeyi sevmiyorum. Merhaba arkadaşlar, kanalıma hoşgeldiniz, türünden laflar duymaktan da bıktım hakkaten, podcast dünyasına kaçmak istyorum bu yüzden ama tabi ha deyince istediğim içeriği bulamıyorum. Netflix'te "Tuz, yağ, asit, ekşi" gibi bi belgeselimsi dört bölümlük bi seri vardı. O'nun anlatımı çok güzeldi, hem tarihini, atıyorum tuzun farklı coğrafyalardaki, dolayısıyla kültürlerdeki anlamını anlatıyor, hem de yemek yaparkenki önemini açıklıyordu. Sanırım o serinin tadı damağımda kaldı, benzer bi şeyler arıyorum:/
İşte böyle Spotify'da dolanırken Sapor İstanbul Yemek Sempozyumu kayıtlarına rastladım. Tam olarak istediğim olmasa da, yine de epey öğreticiydi. İstanbul'da yemek konusunun tarihiyle ilgili yapılan akademik çalışmalar hakkında sunumlar. Hem özlemişim böyle akademik sohbet tarzında yapılan sunumları dinlemeyi.
İşte böyle, diğer bloglarda neler dönüyor, hiç bakmadım bugün, bakıciim.
Selam eder, esenlikler dilerim,
Kanatlı Kedi