23 Mart 2019

Kitap: Hadi Gidelim (Adalet Ağaoğlu)

Ne zamandır Adalet Ağaoğlu demiyorduk, iyi oldu. İkibinlerin ondokuzuncusuna girdiğimizden beri iki kitabını okuyabildim. Önce Roman-tik Bir Viyana Yazı'nı okudum ikinci kez. Birkaç günlüğüne Viyana'daydım. Bütün şehri, olabildiğince, birlikte gezdik yazarla. Kitaplarında okurlardan o kadar çok bahsediyor ki, bi yerlerde karşılaşmayı bekliyorum hep kendisiyle. Olacağından ya da olacağına dair umudum olduğundan değil de, gerçekle kurguyu iç içe geçirerek anlattığından, kafamda etkisinin uzun süre devam etmesinden, etkisi bitmesin diye kafamı başka şeylerle doldurmaktan itinayla kaçındığımdan... Hele ki şehri gezdiren bi kitapsa böyle... Bazen öyle geliyor ki, kitaptaki kendisi'nin Avrupa'nın orasında burasında kruvaze ceketli emekli tarih öğretmenini görür gibi olup kaybedivermesi gibi, ben de Adalet Hanım'ın kendisini bi kafeden çıkarken, bi köşeyi dönerken görür gibi olup, bi gölgenin peşinden koşturup duracağım... 

Neyse efem, bu kitaba gelelim. Yolda okumalık, anlaması kolay bir kitap olsun diye bunu seçmiştim, öykülerden oluşuyor diye. Hakikaten romanları bazen çok zorluyor. Misal, Roman-tik Bir Viyana Yazı'nda ikinci okumadan sonra hala anlamadığım kısımlar var. Romanlarına göre daha kolay geldi bu öykü kitabı gerçekten. Kötü anlamda değil tabi bu kolaylık. Anlaması kolay. Yoksa yine altını çizmelere doyamadığım sayfalarla doluydu. Yolda olduğum için kalem çıkarıp çizemediğim, arada kaynayan, buraya aktaramadığım cümleler de oldu. Bi daha okursam, eksikleri tamamlarım artık.


Hadi Gidelim'deki Öyküler:

Dar Odanın Karanlığı
Karanfilsiz
Çok Özel Küçük Şeyler
Ooof! Ohhh!
Savun Sevdam Sen Savun
Kimi Zaman da Yapayalnız
Şiir ve Sinek
Hadi Gidelim


Alıntılar:

35 - Fakat insan, bir ceket ucuna, bir etek ucuna ağırlık etmeden yaşayabilmeli ki, yaşıyorum diyebilsin. (...) Ziya da, beklerse bekler; beklemezse, eh ne yapalım, demek o da eş değil, boynu eğri birini istiyor.

68 - Üç beş yıllık kocam, eprimiş sevdamıza bakar, kırık dökük gülümserdi. Yenilenmeye ant içerdim. Onlar sokaktan geçtikçe, nerdeyse onarıldığımızı duyardım. Kocam da, ben de, içimize çöken dumanı dağıtmaya çalışır, istemimiz dışında incinmiş bir sevdanın gerilemesini önlemeye çabalardık. Ağzımızın acısını çalkalayarak yeni diriliklere heveslenirdik.

69 - Sessizliklerini de, konuşmalarını da bölmeye aday her şeyi kırıp yarmadan geriletir, dışlarına iterlerdi.

70 - Ansızın bastıran istekleriiçimde saklamayı, örtmeyi ve örtünmeyi yazık ki fazla öğrenmiştim. Onlar önümüzden geçip gideceklerdi. Biz, bizde uyandırdıkları ışıklı noktalarla yetinecektik.

80 - En iyisi çenemi tutmalı, bu konulardan kaçmalı, ortalama adam konumumla olduğum yerde durmalıyım.

83 - İnsan kendine ait bir şeyi başkasına verince, geri istemek çok güç olur.

86 - "Her şey iğrenç!" diyen biri, neden seni o "her şey"in dışında bırakmış olsun?

86 - Neden kopmuşuz acaba? Kim önce, beriki tarafından hiç tanınmadığına, anlaşılmadığına karar vermiş ki? O mu, sen mi?

86 - Yaa, ayıklanması gerekli mektuplara böylece dalıp gider insan. Okursun, okursun... Kendini yeniden keşfedersin. Başkalarını, dünyayı yeni renkler, yeni çizgilerle görürsün. Kendinin ne denli değiştiğini anlarsın. Eski kitapları yeniden okumak gibi işte. Böylece, günler geçer. Sonunda bakmışsın, ata ata ikisini, üçünü atabilmişsin bu mektupların. O da, kimden olduğunu bilmediklerini... Üç beş fotoğraf yırtabilmişsindir ya da; kim olduklarını asla çıkaramadıklarının fotoğraflarını. Neresi olduğunu bir türlü bilemediğin yerlerin fotoğraflarını. Demek, geriye alakoyduğun çoğunda, senin bugününü ışıtacak, dünün değişik bir yüzünü gösterecek satırlar, bakışlar, gülümsemeler, lekeler, gölgeler varmış? Demek iyi bir romanın sayfaları gibiymiş bunlar?.. Şimdi, böyle bir romanın sayfalarını şurdan buraya çektiğini düşün. Yaşamında bir yeri, bir karşılığı olduğu için, seni beyninden, yüreğinden yakalayan her tümce üstünde durursun. Durur, döner, yeniden okursun. Yeniden değerlendirirsin. Akşam olmuşturü sabah olmuştur; sen daha makineye geçireceğin kitabın iki sayfasını bile kağıda çekememişsindir. Yaşamak, çoğaltmaya zaman bırakmamıştır. Böyle kitaplar çoğaltılsa bile, çok uzun yıllar alır. Bir de bunların yaratılma sürelerini düşün! Bir ömür ister canım, bir ömür.

88 - Bazan, bazı şeyleri düşünmemize hiç izin vermiyorlar, iki arada, bir derede, bir de bakmışsın, birşey zihnine şöylecene çakılıp kalmış. Ondan sonra gel de kaldır onu oradan, gel de sil. Silmek, kaldırmak ne söz, böyle birşeyin gereğini bile düşünemezsin artık.

89 - Üç köyün bir ağası olamayan insanlar, can derdiyle, çatal bıçağı güzelcene tutmayı hemen öğrenemiyorlar.

91 - Gorki'den alıntı: "...Sen insanları seviyor musun? Kim, durup dururken, evet, ben insanları seviyorum, diyebilir. (...) Kendine içtenlikle bu soruyu soran kimse uzun uzun düşünür. Hepimiz pek iyi biliriz ki, herbirimiz en yakınlarımızdan bile nekadar uzağız..."

94 - İnsan, kendi gözüne görünmeyeni yok sayıyor nedense. O ıssızlıkta tek başına giden adamı, ömür boyu öyle gidecek sanıyorsunuz.

95 - Hoşgörü, alçakgönüllülükle süklüm püklümlük arasındaki çizgiyi gel de ayır.

96 - Bense, yol göreneği diye bir göreneğin her şeye karşın hala süregittiğine ben tanık oldum, biliyorum; o tanık olamadı, diye hayıflanmaktayım.

112 - Biri tepesine hızlı bir yumruk indirmiş gibiydi. Başı omuzlarının arasına sıkışıp kalmış.