25 Temmuz 2018

iki standup üç dizi

Türkiye'de blogspot engellenmiş, ne kadar sürdü/sürecek bilmiyorum ama... Ne desem bilemiyorum. Çok sinir bozucu. 

Neyse, gündemden bahsetmek istemiyorum, artık beceremeiyorum da zaten. Kuracağım her cümle anlamsız geliyor. İyi değil ama şimdilik elimden gelen bu. 

Baktım yine unutkanlığım nüksediyor, son zamanlarda izlediğim standupları ve dizileri toparlayayım dedim, ondan geldim buraya. (Aslında son zamanlarda izlediğim her şeyi toparlayayım demiştim ama gazım anca bu kadarına yetti.)

Nanette: Hannah Gadsby'nin stand-up gösterisi. Gerçekten çok özel bi gösteri. Nerde bulursanız izleyin. Sadece komik değil, her türlü stereotiple bi derdi var. Kendisi lezbiyen bi komedyen ama lezbiyenlikle de, komedyenlikle de derdi var. Onur yürüyüşleri hakkındaki fikirlerini daha önce hiçbir lgbt üyesinden duymamıştım mesela. Stand-up izlemeye yeni yeni başladım, toplamda 15i geçmez heralde izlediğim ya da tadına bakıp sevmediğim için kapattığım gösteri sayısı, fakat Nanette gibisini görmedim. Spoiler vermemek için çok konuşmak istemiyorum ama O'nu farklı kılan komikliği değil. Her standupçı az buçuk komik, en azından benden komik ki karşısında kamera var, seyirci var. Gadsby'nin anlattıkları farklı. Şöyle diyeyim, sanat tarihinden bahsediyor, cahilliğiyle dalga geçerek değil (standupçıların kendisiyle dalga geçmesi çok kullanılan bi yöntemdir ya), bilgi vererek ve aynı zamanda güldürerek yapıyor bunu. Beyni uyuşturmadan güldürüyor. Güldürürken düşündürüyor değil, bi güldürüyor, bi düşündürüyor. Ne bileyim işte, saygı duyurtacak şekilde yapıyor her ne yapıyorsa. Ve kadının bi derdi var. Bi dinleyin işte.



Gad Elmaleh: Fransız komedyen. Fas asıllı. Bunu illa belirtmek gerekiyor çünkü bence bu bilmemne asıllı olma durumu standupları zenginleştiriyor. Standuplar (Nanette hariç) bir şeylerle dalga geçmek üzerine kurulu ya, standupçı ne kadar çok kültür görmüşse, bakış açısı o kadar geniş oluyor, o kadar dışlamaktan uzak hale geliyor, bayat stereotip espirileriyle dolu olmaktan kurtuluyor gösteri. Amerikalı pek çok komedyeni bu sebeple yarım bıraktım. Amerika'dan çıkmamış, kendinden başka bi derdi yok. Neyse efenim Gad Elmaleh'in Fransızca gösterisi, İngilizce gösterisinden daha iyi. Dil zorluğu olmadığı için daha akıcı. Bir de içeriği daha dolu, adam bütün yeteneklerini sergiliyor, yerinde durmuyor bi türlü. Buyrun aşağıya linki de koyuyorum, İngilizce altyazılı.




Devilman Crybaby: Japon çizgidizisi. Anime mi deniyor bunlara, yoksa animasyon mu, bilemedim, çizgidizi diyerek orta yolu bulmaya karar verdim. 10 bölümlük 1 sezondan oluşuyor. Karakterlerin çizimleri çok absürt değil, yani biri ağlayınca gözlerinden şelale fışkırmıyor. Çok fazla pornografik sahne var, Japon çizgidizilerinde bu sıradan bir şey mi, bilmiyorum. Tamam, çocuklar için yapılmadığı belli ama bu kadar çok pornografiyi bir arada en son Nymphomaniac'ta görmüştüm ki O'ndan beklentim zaten buydu, şok olmadım. İnsanların arasına iblislerin sızmasıyla ilgili bi filmden bu performansı beklemiyordum. Şaşırdım fakat çabuk alıştım, çünkü konu güzeldi, sürükleyiciydi, uzayıp durmadı, bi sonu vardı. Dizinin bi fikri, bi felsefesi vardı bi de, biri birine kızıp kavga çıkarmıyordu yani. Bİr şeyleri temsil ediyordu. Kimin neyi temsil ettiğini düşünmeyi seviyorum kurgu izlerken. İzlemeye değer bence.



New Girl: Amerikan dizisi, Friends tadı veriyor açıkçası bana. Öylesine, kafa dinleme yöntemi olarak izliyorum. Bir arkadaşımın önerisiyle başladım, konusunu hiç bilmiyordum, işe yeni başlayan bi kız hakkında sanıyordum ama alakası yokmuş. Yani arkaplanın işyeri olmasını beklemeyin benim gibi. 



The Good Place: Bence çooook iyi bi dizi. 20şer dakikalık bölümler ama konusu ve oyunculukları çok iyi. Bi kere olaylar öbür tarafta geçiyor. Ben daha ne diyeyim? Komik, ilginç, seyirciyi tembelleştirmiyor, ters köşe yapabiliyor. Ama sürekli yapıp tutarsızlık da yaratmıyor. Yeni sezonu heyecanla bekliyoruz kısacası.



%3: Brezilya dizisi ama distopya. İnsanların sadece %3'ü iyi bir yerde yaşamak hakkına sahip. Bu %3 de sınavlarla belirleniyor. İlk sezon çok sürükleyici. Sınav nasıl oluyor? Normalde nasıl yaşıyorlar? O iyi bir yer nasıl bi yer? Hepsini önce merak ettiriyor, sonra her bölümde bir karakteri inceleyerek merak edilenlere cevap veriyor dizi. İkinciyi daha tam izlemedim, büyük konuşmayayım. Ama Brezilya'nın, dizi konusunda artık çocukluğumdan hatırladığım Brezilya olmadığını iyice anladım.