14 Kasım 2017

Ucuz alışverişin ustasıyım, ikincielcilerin hastasıyım

Selam millet, 

Geçen gün misafirleri yolcu ederken, vedalaşma faslı uzayınca, hoşçakalın yerine "melabaaa" dedim. Normalde bu benim giriş lafım. Böyle şebelekçe merhaba demek kolayıma gidiyor. Small talk denilen muhabbetleri hiç beceremiyorum, ne kadar şebeklik yaparsam o kadar rahatlıyorum, -r'nin -l'ye dönüşmesinin sebebi bu kısacası. Fakat insanlardan ayrılırken melaba demek, şebeklikten filan değil, bildiğin şaşkınlıktan. Muhabbet uzadı ve beynim bildiği bütün selamlaşma sözcüklerini sıralamaya karar verdi sanırım. İnsan içine az çıkmanın böyle zararları da var işte. Neyse, saniyenin bilmemkaçtabiri kadar süren -ya da bana öyle gelen- sessizlikten sonra, herkes duymamış gibi davrandı ve misafirler kaçıp kurtuldu. Ben de kendimden kaçıp kurtuldum. Böyle saçmalıklarımı kafama takmayı bırakmam lazım zira. 

Neyse efenim, selam millet, diye lafa girince bu anımı anlatmak, hazır fırsatını bulmuşken kendimle dalga geçmek istedim.

Şimdi beni asıl gaza getirip bilgisayar başına oturtan şeyden bahsedebilirim. Şu aşağıdaki arkadaşların hepsini 7 euroya aldım. Çok mutluyum.


Hepsi derken, 6 kitap ve iki kitap stopperı. İngilizcesinin bookstopper olduğunu sanıyorum ama Türkçe karşılığını bilmiyorum. Hani şu kitaplar yıkılmasın diye koyulan zımbırtı. Pencere önüne çalışma masasını koyunca, içe doğru olan çıkıntının tam ortasını raf niyetine kullanıyorum, ondan lazım oldu. Kendim yapsam bi şeylerden diye düşünüyordum evde bi sürü karton kutu filan var diye. Yine de bi sorayım bizim burdaki ikincielciye de (sahaf demiyorum çünkü sırf kitap değil, her şeyi satıyor), boşa uğraşmayayım varsa, dedim, varmış. Aslında kendisi kullanıyordu ama hemen çıkardı verdi adam.

Kitapların da hepsine 5 euro aldı. Ya dedim sen manyak mısın? Anadili İngilizce olmayan bi memlekette İngilizce kitap satıyorsun, kitap başına 1 eurodan az alıyorsun. Ki öyle çok dandirik romanlar da değil, kaynak kitap değerinde şeyler... Adam yer mi açmaya çalışıyor, yoksa her şeyi elden çıkarıp dükkanı mı satacak acaba? Bi dahakine sorayım. Gitmesin yav...

Bi de dün The Hours'u izlemiştim bilinçsizce. Virginia Woolf'la ilgiliymiş meğer. Yani başlayınca fark ettim tabi ki, öncesinde haberim yoktu O'nunla ilgili olduğundan. (Kendimi ifade edemiyorum doktor!) Filmde Woolf'un kocası aklıma yazılmış, ikincielcide gördüm, aha! dedim yapıştım hemen. Normalde olsa aa soyadı Woolf'muş der geçerdim ama şimdi öyle mi? İşte bunlar hep kader! Kader buysa, seviyorum kendisini...

Bi de Doris Lessing kitabı aldım. Hiç okumadım, nerden duydum onu da bilmiyorum ama içimden bi ses "al, tanışırsınız" dedi fingirdeyerek... Bakalım, anlaşırsak evine davet eder belki beni. Ama henüz değil. şimdi yüzyıllardır bitemeyen Adalet Ağaoğlu günlüklerini bitirmeliyim önce.

Bi de İngilizcelerini anlayacak mıyım derdi var tabi. Virginia Woolf'a yeltenmiştim yıllar önce, Türkiye'deyken, hiçbi şey anlamamıştım. Sonra burda Türkçesini okudum, onu da zar zor anladım. O yüzden mesela Orlando'yu gördüm bugün rafta ama cesaret edip almadım. Evde asla okumayacağımı bildiğim kitapların rafta durması rahatsız ediyor beni içten içe. Hepsini eninde sonunda bi gün okuma ümidim olmasını istiyorum. Müstakbel kocasının daha basit bi dille yazdığını umuyorum. Kitap çok ince, bol diyaloglu, Doris Lessing'inki de öyle... Anlarım heralde... Görücez.

Neyse efenim, şimdilik haberler bu kadar, hoşçakalınız...
Kanatlı Kedi