03 Ağustos 2013

İYİ FİLM: PAPRİKA

bu, izlediğim 3. anime. daha önce ilk defa ruhların kaçışı'nı izleyip hayran kaldım animeye. sonra, howl'un yürüyen şatosu'nu izledim.

az önce de paprika'yı. hakkında hiçbi şey duymamıştım. can sıkıntısından, kaliteli bi şey izlemek arzusuyla aklıma animeler geliverdi. karşıma ilk çıkana başladım.

açıkçası anime dünyasına hala yabancıyım, anlamakta zorluk çekiyorum. kendime göre bir şeyler anlıyorum. metaforlardan yorumlar yapıyorum. bu durum, falcı olmadan telvedeki şekillere bakıp hikayeler uydurmaya benziyor ki o işi az çok becerebildiğimi söylerler. internetten film hakkında arama yaptığımda karşıma hep felsefi yorumlar çıktı. alt benlik gibi sanırım psikolojiyle ilgili kavramların bol kullanıldığı yorumlar. halkın anlamadığı sosyal bilim dilinde yazılmış yazılar.

boşverdim onları. ben ne gördüm bu filmde? unutmamak için, anlatmaya karar verdim. filmin konusunu filan anlatmıyorum. doğrudan spoiler'lara dalıyorum. filmi izleyen anlar söyleyeceklerimi, izlemeyen için yabancı bir dil gibi gelebilir.

-----------------------spoiler-----------------------

- başkan: şirket/bilimsel araştırma vakfı sahibi. bilimsel çalışmaları insanlığın insani kalması için sınırlama isteğinde. teknolojinin her şeye (rüyalara) müdahale edebilir olmamasını istiyor. altında çalışan bilim emekçilerine "tamam, siz masumsunuz ama ya kötü birinin eline geçerse bu icadınız" diyor. böylece teknoloji paranoyağı olan bizim, bu çağın insanlarının sempatisini topluyor. ama sonradan, zıvanadan çıktığı bir zamanda, bu emekçilerini "rüyaların teröristleri" olmakla suçluyor. sonradan anlıyoruz ki kötü adam aslında kendisi. rüyalara, insanlara hükmetme isteği içinde bu icadı kullanıyor.

kısacası başkan, modern devlete benziyor. insanların özgürleşmesini, bu alanda çalışmaları destekler gibi görünen devlet, özgürlükler kendi istediği sınırlardan çıkmaya başladıkça, insanların bilinçaltında yatan sıkıntılar açıklığa kavuştukça kendisine ihtiyaç duyulmamasından korkuyor. ve özgürlük emekçilerini teröristlikle, insanın içindeki saflığa teknolojiyi (düşünce dünyası için, felsefeyi, sorgulamayı) sokmakla suçluyor. ve böylece bir taraftan sempati puanlarını yutarken bir taraftan da diktatörlüğünü gösteriyor. safça düşünen insanlar çapulcu, marjinal, terörist oluveriyor.

bu sırada "bilim nereye kadar gitmeli?"yi düşünmemizi isterken film, aklıma "özgürlükler nereye kadar gitmeli?" sorusu takılıyor. etik kaygılarla sınırları zorlama isteği savaşıyor.

- paprika: baş terörist. rüyalara girip, neyi neden gördüğünü anlamana yardım eden kişi. kadın. kırmızı saçlı, kırmızı gözlü. mini mini güzel, cilveli ve akıllı bir kadıncık. gönülçelen. üzülmez kırılmaz darılmaz aşık olmaz gönül vermez... bu yüzden sevilir ve nefret edilir erkekler tarafından (erkeğin türüne göre değişir durum). nefret eden erkek (osanai) ona bambaşka bir yöntemle tecavüz eder. sivri diline iyice sinirlenir ve elini cinsel organına daldırıp, teninin altından, yüzüne kadar derisini yarar. ve içinden paprika'nın gerçek hayattaki karşılığını, aşık olduğu karizmatik kadını çıkartır: chiba'yı.


kısacası paprika, içindeki seni tanımana yardım eden kişi. eylemci. toplumun düşünsel gelişmesine yardım eden aydın, entelektüel kişi belki de. neyi neden düşündüğünü anlamana yardım etmeye çalışıyor. direk "şöyle olduğun için böylesin" deme ukalalığına kapılmıyor. sorular soruyor. soru sormanın anlamsızlaştığı bu sanal dünyada. modern dünyada o'na saygı duyuluyor. bu yüzden devlet başlangıçta sesini çıkaramıyor o'na. ama sınırı aştığını hissettikçe, devletin baş düşmanı oluyor.


- chiba: paprika'nın gerçek hayata uyum sağlayan ve paprika'nın yaşaması için kendini yavaş yavaş yok eden tarafı. bir eylemci bu sanal dünyada sürekli düşündüğü gibi, aslında nasılsa öyle, var olamaz. paprika kişinin entelektüel ve eylemci yönüyse, chiba aynı kişinin çeviri yaparak para kazanan yönü. bu gerçekçilik chiba'yı hızlı yaşlandırıyor, yoruyor. yine de bu gerçekçiliği sayesinde chiba, bir kahramanın (paprika'nın) aşık olmayacağı türden bir adama aşık oluyor. kendine özgü güzellikleri görmeyi başarıyor. tokita'yı seviyor.

- tokita: "bir dâhinin vücuduna yerleşmiş bir çocuk". şişman, sorumluluklarından kaçan bir adam. paprika tokita'nın başı beladayken arkadaşı olmasını filan önemsemeden dünyayı kurtarmaya koşarken, chiba tokita'ya koşuyor. bir kahramanla bir insanın farkı bu işte.

kısacası tokita bir eylemci değil. düşünmek, onun uğraşı, oyuncağı haline gelmiş. düşündükçe, örneğin özgürlük hakkında, kendisi hakkında düşündükçe yeni bir kuram buldukça seviniyor. bir eylemcinin bu kuramı işe yarar hale getirebileceğini düşünüp seviniyor. aslında paprikanın tokitaya, tokitanın paprikaya ihtiyaçları var işe yaradıklarını hissetmeleri için. bazen düşündükleri sebebiyle çıkmazda hissediyor kendini tokita. ne tam anlamıyla eylemci olabilmiş, ne de diktatörün polisi olabilmiş. çıkmazdan kurtulmak için chiba'dan yardım istiyor her seferinde. chiba da şefkatle yardım ediyor o'na.

diktatöre karşı savaşacak düşüncesini, bir bebek olarak doğurduğunda tokita, hem chiba'ya (yani gerçeğe) hem de baharat olarak paprika'ya ihtiyaç duyuyor.

[nasıl bi haz veriyor böyle yorumlamak! gerçekten, kahve falı bakmak tadında...]


- dedektif kogawa: polis. herhangi bir suçluyu yakalamaya çalışırken, rüyasını aydınlatmaya çalışan paprika'ya aşık oluyor. yani bir eylemciye.

kısacası, bir zamanlar yaratıcı ruha sahip dedektif, diktatörün hizmetine girmiş artık. hayallerini, başarısız olma korkusuyla bırakmış. düşünmeyi bırakmış. eski halini hatırlatan, olmak istediği kişiyi hatırlatan paprika'ya, bir eylemciye aşık oluyor. fakat eylemci aslında yok! yani paprika aslında chiba! yani gerçek dünyada paprika diye biri aslında yok, olamaz. her paprika bir chiba'ya tekabül ediyor. bu durumda aşık olacaksan, chiba'ya aşık olman en mantıklısı sayın dedektif, sen chiba'nın sıkıcı yüzünü bi sev, paprika zaten yanında ekstra gelir, bayılırsın.

-----------------spoiler----------------------

ne kadarı mantıklı bilmem. ama bende bu duyguları uyandırdı film. kendi oyuncaklarımı tasarlama isteği uyandırdı bir de. chucky'den gelen oyuncak bebek korkumu hatırlattı. şölen havasının, lunaparkın hem sevimli, hem deliliğe yakınlığı yüzünden korkutucu yüzünü hatırlattı.


http://www.imdb.com/title/tt0851578/