berlin.
büyük şehir. fazla turistik değil, yerli halkı kalabalık. (Prag ve Amsterdam'ın turistik kalabalığı var). bu yönden Viyana'nın bi boy büyüğü yakıştırmasını yaptım bu şehre.
yine kişi başı yaklaşık 6€ya günlük şehir içi bileti aldık. bolca metro, otobüs, tramvay kullandık. nerde neye binmen gerektiğini öğrenmek duraklarda çok kolay.
*azıcık ingilizce'yle Avrupa tek başına gezilebilir. tek başına gezme korkum kalmadı.
çok fazla müze var. sadece DDR müzesine gidebildim. hem pahalı geldi, hem de vakit yoktu hepsini görmeye.
DDR, sosyalist almanya zamanını anlatıyor. tarih anlatmak için çok iyi bir müze örneği. sergilenen tüm nesneler dokunulabilir, kullanılabilir halde. telefonlar, kıyafetler, araba, hapishane odası... dolaplarda açılan çekmeceler var, sürprizlerle dolu denir ya, öyle. matruşka tarzı dolap içinde dolaplar.
müzenin genel havası "sosyalist almanya o kadar da mutlu değildi. insanın içindeki kapitalist bastırılmıştı, eninde sonunda ortaya çıktı." mesajı veriyor.
haftaiçi olmasına rağmen çok kalabalıktı müze. rahatça gezebilmeyi, düşüncelere dalmayı engelliyordu bu durum.
haritayı gardan turist info merkezinden 1€ya satın aldık, ücretsiz bulamadık hiçbir yerde.
berlin duvarında resim/grafiti sergisi var. önüne uyarı levhaları koymuşlar, duvarların karalanması, eserlere müdahale edilmesi yasaktır diye. "seni seviyorum" türünden yazılarla doluydu elbette. duvara yazı yazılması yasaklanabilir mi?
bilgisayar oyunları müzesi vardı (computer spiele museum). merak ettim ama gidemedik.
the story of berlin müzesi de ilginç görünüyordu.
yine hiç çocuk dilenci görmedim.
toplu taşıma araçlarında "alkol içmek yasaktır" uyarıları vardı fakat. elinde birasyla binen bir sürü insan vardı.
soğuk bir şehirdi bence. içim ısınmadı bir türlü. şehri suçlayamıyorum bunun için. belki reklam panolarının yoğunluğu sebebiyle suçlanabilirdi sadece. onun dışında, kişinin iç hali neyse, şehirde de onu görüyor azizim...
demir özlü'nün "kanal kentlerinde" kitabını okuyup gitmiştim. kitapta bahsedip durduğu cafe wallerstein'ı aradık, yerini bulduk ama cafe kapanmış. başka bir şey açılmış yerine. cafe Einstein hala duruyor.