08 Temmuz 2019

Kitap: Burada Kalmak (Sibel K. Türker)


Sibel K. Türker'in daha önce iki kitabını okudum: Öykü Sersemi ve Mecnun Kelebekler. Özellikle ikincisinden çok etkilenmiştim. Haklarındaki yazılarımı şuradan okuyabilirsiniz: Öykü Sersemi - Mecnun Kelebekler

Burada Kalmak, yanlış bilmiyorsam, yazarın son kitabı, 2018 Nisan'da basılmış. Yazarın şimdiye kadar okuduğum üç kitabında da, baş karakterlerinden naiflik akıyor. Belki de o yüzden bu kadar seviyorum... Bu kitaptaki naifimiz bir liseli. Aklından geçen ne var ne yoksa şahit oluyoruz. Ailesindeki her bir karakter ayrı bir dünya. Çok fazla arkadaşı yok ama bu çok içe kapanık ya da anlaşması zor biri olduğu için değil. Mütevazı, dış dünyaya çok ses çıkarmayan ve sırf bu yüzden itilip kakılan, hor görülen, halbuki kafasında düşünceler uçuşan, hiçbir şeyden emin olunamayacağını baştan kabullenmiş, bu yüzden hayata karşı hep korunmasız, güçsüz kalan, daha doğrusu öyle görünen ama genel olarak halinden memnun, hatta çevresindeki herkes her şeye lanet okurken, o çevresindeki mucizeleri, ağaçları, toprağı görebilen, insanları iyi-kötü huylarıyla kabul edebilen biri. Öyle çok sıradışı, travmatik ya da mutluluk böceği bi karakter yok aslında karşımızda. Dolayısıyla, ota boka kolaycacık ağlayabilen ben bile, ne neşe ne de hüzün kaynaklı bir duygu seline kapılmadan okuyup bitirmeyi başardım. Yazar sanki bu karakteri anlamamızı istemiş ve oturup olabilecek en iyi şekilde anlatmış. Bu yazarın kitaplarında sanırım her şey anlamak üzerine kurulu. O yüzden hem son derece gerçekçi, hem de bu kadar naif olabiliyor.

Bu kez çok fazla alıntı yok. Kitabı tatilde okuduğum için satırların altını çok çizemedim. Ama tek sebep bu değil. Hani bazı kitaplar vardır, bir şeyleri not etmek istersiniz ama anlaşılması için bir önceki cümleyi de yazmak gerekir, sonra bir öncekini de, bir öncekini de... Derken bir bakarsınız ki satırlara altçizgi ekleye ekleye gidiyorsunuz, bi yerden sonra vazgeçersiniz... İşte bu kitabın da öyle olduğunu ilk sayfalardan hissettim ve koyverdim. İyi de oldu. Bu sıralar bloga yazmayı düşündüğüm o kadar çok konu var ki, bu sayede bu çabuk bitti. Alıntıları yazmak kitabı sindirmek için iyi ama bazen o kadar uzun sürüyor ki kitaptan soğuyorum:)

Neyse efenim, şimdilik bu kadar, saygılar, sevgiler,
Kanatlı Kedi


Alıntılar


25 - Kendimi dünyanın en yalnız insanı gibi hissettim. Dünyanın en yalnız insanı kimdir, onu da bilmem. Ka. yaşındadır, nerede yaşar. Adı sanı nedir bilmem. Ama işte ben kendimi ondan da yalnız hissettim. Yani sanki annemin karnında bir cenindim de annemin karnı çekip gitmişti.

86 - Ağaçlar ne kadar şanssız yaratıklardı. İnsanlar onlara hep boş boş bakarlar. Bambaşka şeyler düşünürken. Hayaller ve planlar kurarken. En beteri hiçbir şey düşünmezken. Biri baktıkları ağacı kesip sırtlayıp götürse haberleri olmaz çoğunun. Ama ağaçların yokluğu da eninde sonunda fark edilir. Böyle ağırlıksız bir tamamlayıcı olmak kötü.

135 - İnsanların mucize merakı zaten saçmaydı ama yanı başlarındaki mucize kabilinden olay ve kişileri görmemeleri de hepten körlüktü. Mucize hep yukarıda, göklerde olmalıymış gibi oralarda aranırlardı. Abartıdan ve gösterişten hoşlandıkları için tanrı yukarıdan yediği meyvelerin çekirdeklerini tükürse bunu mucize saymaya meyilliydiler. Bizimle aynı yer düzleminde yaşayanlara karşı da kayıtsızldılar. Arzda parıltılı şeyler olmazdı.