İlk defa bi Ferhan Şensoy kitabını satın alıp okudum: Kazancı Yokuşu. Ekşi'den öğrendiğim kadarıyla bi dönem baskısı tükenmiş, şimdi yeniden basılıyor ama Ferhan Şensoy kitaplarının mütemadiyen az bulunur olması sebebiyle satın aldığıma çok memnun oldum. Kitaplarının pdf versiyonu internette dolanıyor ama sayın Şensoy'un kitabın hakkını vermeden bedava okuduğumu duyarsa nasıl kızacağını düşünüp pdf ini okumaya cesaret edemedim. Zaten özellikle bu tür, akademik derdi olmayan kitapları pdf'ten okumanın -kindleınız olsa bile- tadı olmuyor. Bir de öğrenci halimden çıkıp evhanımı moduna girdiğim için, eskisi kadar para sıkıntım yok. Her bokun pahalılaştığı güzel ülkemizde kitapların pahalı olmasından şikayet etmenin, duruma isyan etmenin benim durumumda manası da yok. Kısacası internetten izlediğim filmlerini, eski oyunlarını hoşgör Ferhan Abim, bak kitabını satın aldım.
İş bu üstteki paragraf, bizim nesilin korsan tüketimden vicdan azabı duyan kesiminin vaziyetini ifade etmektedir.
Kitap her Ferhan Şensoy işi gibi, alışkın olmayana tuhaf, sevenine ise muhteşem gelir. Yüksek sesle okumanızı tavsiye ederim. Gözünüzün önüne Ferhan Şensoy'u getirin, bırakın sesiniz O'nun sesi olsun, mimikleri kitap sayfalarında canlansın.
Ve fakat deyişini hissedin. N'aber la Yavuz? deyişinde, çocukken bozuk para bulduğunuzda bakkala gidip aldığınız o şey ne ise, onun tadını durup dururken hatırlamış gibi huzur dolun.
Çarşamba lafı her geçtiğinde "-Çarşambalı mısınız? -Çarşambasızım" repliği gelsin aklınıza.
Meleg'abla'ya sevgi duyun, aşüftelikleriyle neşelenin, "oh be" deyin muhafazakar zihniyete, oh be! "Yürü be meleg abla!" deyin.
Kazancı Yokuşu'nun kahraman insancıklarına duyduğunuz sempatinin, "sürünsün pezevenkler"e evrilişini görün, kendinizden tiksinin. Sokaktaki insancıklardan nasıl bu kadar tiksindiğinizi anlamaya çalışırken bulun kendinizi. Kitabın etkisi mi bu, yoksa yaşadıklarınız mı, sosyal medya mı, haberler mi? diye sorun. Cevap veremeyin. Gözünüzü açmaya başladığınız yıllarda, üniversitenin başında nasıl ümitli olduğunuzu, insanların içindeki güzellikleri görmeye çabaladığınızı hatırlayın. Metroda, otobüste, asık suratlı insanların arasında, onların içindeki ışığı gören bir tek siz vardınız sanki. Artık hiç bi ışık göremediğinizi fark edin.
Sıradan, umursamaz insanlardan da, bir şeyleri savunan insanlardan da tiksindiğinizi derinden hissedin. Büyüdünüz artık. Bok varmış gibi, çocuk değilsiniz artık, söyleyin, duyurun büyük büyük adamlara, kadınlara, eşşek kadar oldunuz.
Bu kitap sayesinde, insan sevginizin ne düzeyde olduğunu öğrenmenin yanında, bir de 70lerin Beyoğlu'nda yaşamayı hissedin. Küçük esnafın pisliğini görün, Intercontinental Otel denilen binanın The Marmara olduğunu fark edip kendi kendinize sevinin. 70lerin sigara markalarını öğrenin. Gaz olmadığı için ısınamamanın tuhaf gelişine şaşırın. O zamanki ısıtma sistemlerini çözümlemeye çalışın. Kerhane sahibiyle aynı apartmanda oturmanın nasıl bi şey olduğunu hayal edin. Başakşehir sitelerindeki steril ve tek tip hayatın dışında ne kadar farklı insanlar olduğunu düşünün, şaşırın.
Bunları yaparken hiç salya sümük olmayın, mütemadiyen gülümseyin, arada bi kahkaha atın, kendi lafınızı bölün çekinmeden. Kitabın sonunda şok olun, karışık duygular içine girin. Çocukluğunuzda adı anılmayan tarihi olayların şimdi size o kadar da uzak/efsane/imkansız gelmeyişine bakın, bi kez daha şaşırın.
Spoiler:
Kitabın son birkaç sayfasında ters köşe yapmış çok sayın Ferhan Abimiz, bütün kitap boyunca sen güldür güldür, sonunda bir mayıs yetmişyediyi sok gözümüze. Sevdiğimiz, sevmediğimiz, sevip sevmediğimizi bilmediğimiz tüm karakterler ölsün. Bayram yerine giden Kazancı Yokuşu'nun kahraman insancıkları, ne olduğunu anlayamadan ölsün. Sebebini, suçlarını bilemeden ölüversinler. Çok şaşırtmadı bu son beni aslında. Devlet vatandaşını öldürür. Terörist de hakkını savunduğu vatandaşı öldürür. Çok normal artık. En son 2013'te şaşırdım devletin vatandaşını öldürmesine. Artık her şey normal. Normallik çok güzel, gelsene...
Bilgicikler:
- Yazarın ilk kitabı.
- Kitabın ilk baskısı Nisan 1978'de yapılmış. Şu an piyasada olan 5. baskı ise Aralık 2007 tarihli.
- Kitabın arka kapak yazısını Haldun Taner yazmış, tamamını vikipedi'de bulabilirsiniz fakat Ferhan Şensoy'un üslubunu neden sevdiğini anlattığı bir kısım var ki, duygularıma tercüman olduğundan dolayı alıntı yapmadan edemiyciim: "...Yazgıdaşları imişçesine yansıttığı Kazancı Yokuşu'nun insancıklarını da bu külfetsiz anlatısı içinde bizlere sevdiriyor. Bu insancıklar nasıl ezildiklerinin tortusunu günlük yaşam sevinci içinde unutuyorlarsa, yazar da sanki onlaran biriymiş gibi toplumsal ukalalıklardan, yazarca bilgiçliklere yeltenmeden anlatısının tadını çıkara çıkara onlara ayna tutuyor. Sade onları konuşturduğu diyaloglar değil, kendi gözlemleri, algılamaları, söz dağarcığı, anlatışı, benzetileri ve yorumları bile argo. Öylesine onlardan. Yazımı bile onlarınki gibi yanlış kullanıyor. Bence üslubunu sevimli yapan da bu..."
- Zeki Müren'in Kazancı Yokuşu şiirini de koyalım buraya madem.