İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphane |
İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi hakkında önemli dertlerim var. Türkiye'deki en eski üniversite, en iyi kütüphaneye sahip olmalı diye düşünürdüm. Ama eski olmanın verdiği hantallık, nostaljik güzelliğinden çok göze çarpıyor ne yazık ki.
Tam olarak takip edemesem de, üniversitenin çeşitli binalarının yenilendiğini rektörün twitter hesabından görebiliyorum. Kütüphane düzeni de yenilenir mi, yenilenecekse neler değişecek bilmiyorum, araştırırsam yazarım. Şimdilik eksiklikleri bildirmek istedim.
İTÜ Mustafa İnan Kütüphanesi (merkez k.) |
Yıllarca İTÜ kütüphanesinden yararlandım. İçerik bakımından bilemem, o konuda bilgili ve yetkin değilim ama kullanıcı kolaylığı açısından kıyaslayınca İTÜ'nün açık ara önde olduğunu söyleyebilirim.
Çoğunlukla kitap satın almayıp, kütüphaneyle yaşayan, gittiği şehirdeki kütüphaneleri gezmekten zevk alan biri olarak, yeni kütüphanemden çok şikayetçiyim blog..
Devasa sistem sorunları:
- Açık raf sistemi yok. Yani bir konu hakkında kitap edinmek istediğinizde, sistemden o konudaki kitapları bulup, tek tek istekte bulunmanız gerekiyor. O konunun olduğu raflara gidip kendiniz seçemiyorsunuz. İnternetten kitap sipariş vermekte zorlananlar neden bu konuda dertli olduğumu daha iyi anlarlar. İsminde konuyla ilgili bir sözcük geçmeyen ama konuyla ilgili olan eserleri bulma ihtimalim düşüyor bu yüzden.
Halbuki duvarlar boş raflarla kaplı. Neden kullanamayalım ki?
- Daha kötüsü: Kitapları ödünç alamıyoruz. Fotokopi çektirmek ya da gece 23.00a kadar teslim etmek gerekiyor. Bu korkunç bir şey. Gece o saatten sonra şehrin diğer ucundaki evime dönemeyeceğime göre, fotokopi çektirmem gerekiyor. Mantıklı mı? Açıklamaya gerek bile duymuyorum mantıksızlığını.
- Aynı oranda kötüsü: 16.00dan sonra kitabı sistemden isteyemiyoruz. Çünkü depodan getirecek memurların mesaisi bitmiş oluyor. Öğrenci dediğinin dersi en erken 16.00da biter. Bunu ne yapacağız? Kütüphanenin 7/24 açık olması gerekir ve bu dediğim şey, İstanbul Üniversitesi gibi kalabalık bir üniversite için hiç de lüks sayılmaz.
- Sistemden arama yapmak için 3-4 tane bilgisayar var. Ayakta yapabiliyorsunuz aramayı. sürekli arkanızda bekleyen biri oluyor, aceleyle yapmanız gerekiyor. Kitabın ismini yazdığınızda çok ilgisiz sonuçlar öneriyor program. Ben becerememiş olabilirim aceleyle. Ama bu benim aptal olmamdan değil, acele etmek zorunda bırakılmamdan kaynaklanıyor bence:)
Küçük sayılabilecek, fiziksel sorunlar:
- Kitabı sistemden istedikten sonra yaklaşık 20 dk ödünç alma bankosu civarında beklemek gerekiyor. İnsafsızlar:) insan bi sandalye falan koyar. İnsanlar ayakta, ortalıkta bekliyor. Hem çalışan için de sürekli başında birinin beklemesi sinir bozucudur.
- Masalarda priz bulmak zor. Üniversitede bilgisayarsız ders çalışan kaç öğrenci vardır?
- Nerede neyin olduğuna dair yönlendirme tabelaları yok. Tuvaleti bulmak için epey uğraştım.
Güzel olan: Tüm bu sıkıntılara rağmen kütüphanenin tıklım tıklım dolu olması. Üniversite her yönden ne yazık ki öğrenciyi kaçmaya teşvik ediyor (koca edebiyat fakültesinde bir tane kadınlar tuvaleti olması, sınıflarda oturma düzeninin hocayı duymaya engel olması, bilgisayar laboratuarlarının öğle arasında ve 16.00dan sonra kapalı olması, fakülte fotokopilerinde her daim çooook sıra olması....gibi). Muhtemelen fazla nüfus ve maddi sıkıntı sebebiyle bu sorunların hepsine yetişmek zor.
Ama kütüphane bu haldeyken hocaların "yeni neslin az kitap okumasından" şikayet etmesi at gözlüğü takmalarını gösteriyor. Bu kadar acımasız olmayın. Her istediğimiz kitabı satın alabilecek güçte olsaydık, özel üniversiteye giderdik.
Kısacası: Daha düzgün bir kütüphane istiyorum.