"Hangi İnsan Hakları?" bitti. Nalet olası hastalığım sebebiyle sadece 2 film izleyebildim bu sene. Mezarlıkta Aşk ve 900 Gün.
Bugün gönüllü oldum yine. Özlemişim.
Belgeselciler, gerçekçi ama aynı zamanda (en azından benim kadar) karamsar olmayan insanlar. Aktivistler işte. Toplumları birden değiştirebileceklerini, haksızlıkları anında yok edeceklerini düşünmüyorlar muhtemelen ama fikirlerinin kayda geçmesini istiyorlar. Kitap yazmak gibi. Daha kısa sürede, insanlara bilgileri daha çekici kılarak, onları uyutmadan vermeleri gerekiyor. Kolay iş değil.
Aslında bence belgesel, sokaktaki adamın bilgisi olması gereken, fakat dikkatini toplayıp okumak istemeyeceği kalın bir kitabın, onun da anlayacağı dile sokulmuş alidir. Kısa, net, açık seçik. Kitabın o ağdalı dilinden kurtulur. Kitaptan kaçan biri belgesele tutulabilir yani. İnsanlara dizilerle tarihi öğretmek gibi, bilmek istemedikleri gerçekleri belgesellerle verebilirsiniz.
Documentarist bana bunu öğretti şimdilik. Hayatımı değiştirdi. Önyargılarla dolu bir insanı bir koltuğa bağlayıp, önyargı duyduğu insanlar hakkında birkaç belgesel izletirsek fikrini değiştirebileceğini düşünüyorum. Cezaevlerinde kullanılabilir bu yöntem:)
Evde ailemde görüyorum faydasını(tabi koltuğa bağlamadan:).
Neyse.. Kaçıranlar için müjde: Documentarist hiç boş durmuyor:
İki haftada bir,
cumartesi akşamları 19:00da,
Tophane'de, Tütün Deposu'nda,
belgesel gösterimleri ve hemen ardından film konusuyla ilgili söyleşiler yapılıyor.
15 Aralık 2012'de: Beş Kırık Kamera (Filistin hk.)
Ücretsiz!
Bu kez kaçırmayın derim. Belgeselden zarar gelmez.
Ayrıntılı bilgi: http://www.documentarist.org/saturdox/home.html