25 Nisan 2018

17. Hafta

Kısa kısa keserek uzun uzun uzun yazdım...

-----

Hollandaca'da son durum

Bu dille başım dertte. Şimdiye kadar gittiğim, arkasından atlı koşturan kursların hiçbirinde dilin temellerini, yani okumaya yeni başlayan çocuğa öğretilen şeyleri öğrenmemişim. Misal, harfler nasıl okunur? Kelimeler hecelerine nasıl ayrılır? İki harften oluşan uzun seslerin birbirinden farkı nedir? Ya bunlar çocuk oyuncağı diye hızlı geçmişler, ya ben umursamamışım, bi şekilde arada kaynamış. Hollandaca öğretmenliğinden emekli olan dil koçum sayesinde her pazartesi bebek işi gibi görünen şeyleri bilmediğimi fark edip panikliyorum. Aslinda nasıl çalışacağımı bilemiyorum, paniğin asıl kaynağı bu.

İlk defa duyduğum Hollandaca bir kelimeyi, tane tane okunmuş olsa bile, yazarken zorlanıyorum. Çünkü benim "i" deyip geçtiğim harf meğersem uzun i'ymiş (yani "ie"ymiş). Yav n'olcak bi harften, demeyin, çünkü kelimeler hep birbirine benziyor, kelimeyi yanlış anlayınca cümleyi, her şeyi yanlış anlamış oluyorum.

Kısacası Hollandaca'da neyin nasıl okunduğu çok önemliymiş. Listening deyince sadece verilmek istenen mesajı anlamak yetmezmiş, doğru yazabilmek de gerekliymiş. İşte son zamanlarda bunu keşfettim bu dille ilgili. Hemen gelip buraya yumurtlayayım dedim.

----

Vay başıma gelen:

Geçenlerde yaşlı, takım elbiseli, kırmızı fularlı bi amcadan laf yedim. Önce Hollandaca bi şeyler söyledi, sonra anlamadığımı görünce İngilizce'ye çevirdi sağolsun. Okumuş etmiş bi sapık olsa gerek ki, daha önce hiç duymadığım bi kalıp kullandı, az önce gogıllayınca anlayabildim ne demek istediğini. (Şimdi buraya yazmayayım, hiç istemediğim anahtar kelimelerle aranıyor sonra blog). Adam deli gibi bi şeydi, ciddiye almamak lazım muhtemelen, kendi kendine konuşurken arada ben de kaynadım. Ama insan bi tuhaf oluyor. Laf mı attı, kendi kendine mi konuştu, iyi bi şey mi dedi, arkamı dönüp gitmekle ayıp mı ettim... diye düşünüp duruyorsun. Dil bilmemek bi taraftan komik, bi taraftan mide bulandırıcı.

------

Film: Claire Obscure (Tereddüt):

Filmi izleyince "Hiçbirimizin psikolojisi sağlam değil." diyesi geliyor insanın. Yeşim Ustaoğlu yönetmiş. Ağlama krizlerine girmeden, psikolojimin içine etmeden izlemeyi başardım. Nasıl oldu bilmiyorum. Belki kendimi hazırladığım için, belki de film sakin kalmamı sağladığı için. Aslında senaryo ve sahneler gayet zorlayıcıydı. Ay acaba ben de soğukkanlı bi insan mı oluyorum artık kız? Ay hadi inşallah...

Jet Sosyete'nin Alarası olan Ecem Uzun başrollerden birinde bu arada. Birbirinden bu kadar farklı iki rolü kotardığı için saygı duydum kendisine...

Son not: Film Netflix'te var ama Claire Obscure adıyla. Türk filmleri vs diye aratınca da çıkmıyor sanırım, şans eseri denk geldi bana.

----

Hollanda'dan haberler:

Hollanda'da expatlara  sağlanan %30 vergi indiriminin süresi 8 yıldan 5 yıla düşürülecek. Hollanda'ya özellikle Avrupa'dan, ABD'den gelen expat sayısını etkileyecek büyük ihtimalle bu. Anca ikinci, üçüncü, beşinci dünya ülkelerinden insanlar gelmeye ya da burda kalmaya devam edecektir, diye düşünüyorum şimdilik. Tabi bi de bizim gibi zaten burda olanlar, 8 yıla güvenip yatırım yapmış olanlar var. Kazanılmış haklar için dava açan birileri çıkar gibime geliyor ama göreceğiz bakalım. Çok önemli değil fakat Hollanda yüksek eğitimli yabancılara doymuş gibi davranıyor. Şirketler buna itiraz eder mi? Kişisel olarak dava açan çıkar mı? Bu durum sokakları nasıl etkiler? Merak ediyorum. Amstelveen'deki okulların expatlarla dolup taşması, Hollandalı öğrencilerin azınlık haline gelmesiyle ilgili haberler de çıkmıştı son zamanlarda. Sanki expatlara tepki artmaya başladı gibime geliyor. Belki de benim yeni yeni dikkatimi çekmeye başlamıştır. Göriciiz.

----

17. haftanın sorusu: Kendinle ilgili neyi seviyorsun?

Çakırkeyifken datlış, eğlenceli bi insan oluyorum bence, bi de yorulana kadar gerzekçe dans etmekten çok zevk alıyorum. Böyle topluma kendimi beğendirmeye çalışmadığım hallerimi seviyorum.