10 Mart 2014

KİTAP: SESSİZ BİR ÖLÜM (simone de beauvoir)

Simone de Beauvoir'nın annesinin yatağa düşmesinden ölümüne kadarki süreyi anlattığı kitap. annesi, yaşına göre basit sayılabilecek bir hastalıktan hastanede tedavi görürken, kanser olduğu ortaya çıkıyor. ve kadın, yavaş yavaş gözümüzün önünde eriyip gidiyor. artık koskoca kadın olmuş simone, annesiyle arasındaki anlaşmazlıkları, ortak neredeyse hiçbir yönlerinin olmayışını, vicdan azabıyla karışık anlatıyor.  yatalak ve tedavisi olmayan bir hastanın, acı çekmesine rağmen ömrünü uzatma çabamızın tuhaflığını hatırlatıyor. sırf vicdan azabı çekmemek, hastanın öldürülmesine karar vermiş olmamak için çaresizce her türlü tedavi yöntemini deneyişimizi... bu yöntemlerin işe yaramayışını, yalnızca hastanın acı çekerken yaşadığı süreyi uzattığını... bunları uzuuun uzun anlatıyor. annesini de tanıyoruz biraz bu sırada. bir anne, kız çocuğunun gelişimini nasıl etkileyebilir, özgürlüğünü kendi kendine ilan edememiş bir kadının içindeki tutsaklık dışa nasıl yansır? bunları da görüyoruz.


10- Annem, bir şeyi beğenmenin tadına, aynı anda başka bir şeyi kınamakla varırdı ancak...

11- Yaprağı çevireceğim artık.

16- Tatsız bir ilaç karşısında duyduğu korku daha derindeki bir kaygıyı mı gizliyordu?

19- Şen kadınım da onun için seviyorlar beni.

20- Hem iyi bilinen bir şeydir: Analar babalar oğullarının delirdiğini, çocuklar annelerinin kanser olduğunu en son kabul eden kimselerdir.

30- Zorlu, her yanıyla tutarlı bir kişiliği olduğu için aldığı yaralar güç onuyordu...

32- Sevdiği, ama kendisiyle artık hemen hemen hiç sevişmeyen erkeğin yanında uyumaya devam ediyordu: Umuyor, bekliyor, yanıp tükeniyordu, ama hepsi boş yereydi bunların.

65- Gerçeğin kendisini ezdiği, birtakım sözler yardımıyla bu gerçekten kurtulmaya uğraşacağı sırada, onu susmaya mahkum ediyorduk; tasarılarını içine atıp söylememeye, kuşkularını bastırmaya zorluyorduk... yaşayışında bunca kez duyduğu şeyi yeniden duyuyordu: Hem suçlu hem anlaşılmamış bir kişi olduğunu...

75- Nereye gitsem, sahneye çıkmış, oyun oynuyormuşum gibi geliyordu.

76- Acı ile ölümün giriştiği bu yarışta, ölümün birinci gelmesini candan dilemekteydik...derisiyle kemikleri arasında hücrelerini yiyip bitiren gizemli sürülerin yaptığı iş, hemen göze çarpıyordu.

78- Büsbütün sönmüş sandığım eski sevecenlik, özentisiz sözlerle konuşmaya, özentisiz davranışlarda bulunmaya başlayabildiğimizden beri dirilmekteydi.

95- ...kimsecikler için elimizden geleni -hiçbir zaman- yapmadığımızdan...

96- Kendini savunmasız kalmış duymak, yazgısız, tamamıyla, aldırışsız hekimlerle aşırı ölçüde çalıştırılan, yorgun, bezgin hemşirelerin elinde olmak, ne korkunç şey! Yılgıya kapıldıkları zaman alınlarına kimse elini koymayacak; ağrılarla kıvranmaya başlar başlamaz yatıştırıcı ilaçlar verilmeyecek; yokluğun sessizliğini dolduracak yalan dolu gevezelikler yapılmayacak.

99- Sakla. Ölümü dirimle bir araya getirmeye, ussal olmayan bir şey karşısında usulca davranmaya yeltenmek boş şey: Varsın, herkes, duygularının karışıklığı içinde bildiği gibi sıyrılsın işin içinden.

101- Bizim için yapılacak toprağa verme töreninin genel provasına katılıyorduk
108- Doğal ölüm diye bir şey yoktur: İnsanın varlığı dünyanın düzenini konuşma, tartışma konusu haline getirdiğine göre, onun başına gelenlerin de hiçbiri hiçbir zaman doğal sayılamaz.