26 Şubat 2018

9. Haftanın Sorusu ve Motiflerde 5. Hafta

"Öyle nenem de yazar..."

İlkokul birinci sınıf. Yazmayı öğreniyoruz. Çok zevk alıyorum, çünkü çok zorlanmıyorum, abimden ablamdan görüp görüp sabırsızlanmışım, yazmaya çalışmışım, başlarının etini yemişim. Şimdi sonunda hayallerim gerçek oluyor, niye zevk almayayım ki... Fiş dosyam var. Naylon bölmelerini seviyorum. Kapağındaki resimler çocuk kitaplarının kapaklarındaki resimler gibi. Sanki bir gün dosyanın kapağını açtığımda içinden hikaye kitabı çıkıverecekmiş gibi heyecanlanıyorum her seferinde. Kapağı resimli ya, içi de değişecek sanki yeterince inanırsam... Deniyorum deniyorum olmuyor tabi. Olsun, yine de seviyorum dosyamı.

Derken bi gün sınav yapmaya karar veriyor örtmenimiz.Sınav ne demek? Bilmiyorum. Örtmen de açıklamıyor ya da açıkladıysa da ben duymuyorum. Herkes sessizleşiyor. Örtmen fişleri okuyor, herkes yazmaya çalışıyor. Heee diyorum, bu muydu? E bunun normal dersten ne fakı var ki? Örtmen söyliycek, biz yazcaz işte!

Dosyamı açıyorum. Başlıyorum yazmaya. Yanımda oturan kız bi şeyler diyor ama tam algılamıyorum ne dediğini, şimdi de hatırlamıyorum. Ama onun konuşmasının üzerine örtmenimiz yanıma geliyor. Hafif şiveli konuşmasıyla "Ooo Kanatlı Kedi," diyor, "dosyayı kapatıp yazacaksın. Öyle nenem de yazar!" Haaaa... diyorum. O yüzden herkes gerginmiş meğer. Utanıyorum. Dosyayı kapatıyorum... ama hiçbi şey yazamıyorum, donup kalıyorum.

Sonrasını hatırlamıyorum. İlk kopyamı birinci sınıfta ilk sınavda çektim kısacası. Kopya çektiğimin farkında değildim ama olsun. Sonra da kopya çekmeye hiç öyle rahatça yeltenemedim. Ve o zamandan beri böyle pratik konularda hep saf salak bi şey olarak kaldım. Çevremde anlayamadığım bi şeyler oluyorsa veya bi şeyler değişiyorsa onu yok saymaya meyilli bi yapım var. Değişimi iyice anlayıp ona göre kendimi ayarlayayım, gardımı alayım, hazırlıklı olayım demek yok. Değişime olabildiğince uzun süre direnmek için böyle bi yol bulmuş bünyem. Ne kadar az şey algılarsam o kadar mutlu oluyorum. O yüzden mantar yeyince "algıların açılıyor, çok güzel bi şey" diyen insanlar tuhafıma gidiyor. Neden ister ki insan böyle bi şeyi? Mutlu ya da huzurlu olduğum, kendimle barışık olduğum bi anı durdursanız, cennet diye bana pazarlayabilmeniz mümkün. Fiş cümlelerinin her birini kendim yazabildiğimi görmek benim için sonsuz mutluluk sebebi zaten. Ordan bakmadan yazmaya geçmeye ne gerek var? Ya da aklına gelen herhangi bi cümleyi yazmaya? Ya da hesap yapmaya, dört işlemi öğrenmeye, yabancı dil öğrenmeye, sulu boya yapmaya ne gerek var? Hadi bunları geçtim, karmaşık sayılara, olasılığa, integrale ne gerek var? Hadi onları da geçtim, biyolojiye, kimyaya, organik kimyaya, diferansiyel denklemlere, mikrobiyolojiye, termodinamiğe, akışkan hesaplarına, ekonomiye, fabrika tasarımına ne gerek var?

Ne gerek var diye diye üniversiteyi bitirdim. Geçirdiğim her değişimde şoka uğradım, uyum sağlamam uzun zaman aldı. Dolayısıyla, "değişime açık, takım çalışmasına yatkın, farklı durumlarda hızlı ve doğru kararlar alabilen" bi insan olmadığım kolayca anlaşılıyor olsa gerek. Napak yani, ölek mi? Hiç.

Haftanın sorusu buydu. Yani bu kadar uzun ve günümüze uzanan bi cevap verilmesi gerekmiyordu muhtemelen ama yazasım geldiyse kendimi tutacak değilim. Ona da hiç. Soru, "Bir çocukluk anınızı yazın," idi.

Gelelim günümüze. Bu hafta Hollanda'da okul tatili. Okullar tatil olunca benim kurslar da tatil sayıldı. Zaten üşütmüşüm, boğazımla ve burnumla dövüşüp duruyoruz. Zaten kışın en soğuk haftası, sürekli eksilerde geziyor sıcaklık... İyi oldu kısacası.

Haftasonu ikincielciden bin parçalık puzzle aldım, başladım. Yine motiflerle aramıza giriyor bu puzzle şımarığı. İkisi de boş zaman aktivitesi ya, birinden birini seçmem gerekiyor, yoksa bütün gün işe yarar hiçbi şey yapmamışım gibi hissediyorum. Geçen sefer o kadar çok puzzle yaptım ki, motifler kaldı. Bu kez dengeli gitcem, söz.

Geçtiğimiz haftanın muhteşemleri gelsin o zaman:

Sürekli kare yapmaktan sıkılmıştım. İyi oldu internette şu dikdörtgenlerin denk gelmesi. İstediğin yerde bırakabiliyorsun bi de, illa modelin bitmesini beklemek gerekmiyor. Zaten model sürekli kendini tekrar ediyor. Sonunda bu orantısız şekilleri nasıl birleştircem bilmiyorum ama onu da o zaman düşünürüz dey mi? Evet.

Soldan sağa sırayla:

1. Cable Stich Dishcloth

3. Lazy Waves Dishcloth

2, 4, 5, 6, 7. Hepsi şu kitaptan. İsteyene modelin fotoğrafını gönderebilirim. İkinci normalde öyle suratlı değildi, göz yerine geçen çiçeklerden vardı ama çiçek yapmaktan sıkıldım valla, kafama göre yaptım bi şeyler. Maksat muhabbet olsun.


Selam eder, saygılarımı sunarım efem,
Sizin, 
Kanatlı Kedi