12 Mayıs 2020

Kardeş Türküler (Mayıs İkinci Hafta)

Son yazıda Kardeş Türküler için ayrı bi yazı yazmam gerek demiştim. Ertelersem uzar gider, unuturum, hatırladıkça da kendime kızarım diye bir an önce yazayım dedim.

Ne anlatsam diye düşündüm. Haklarında internette bulabileceğinizden fazlaca bir şey bilmiyorum. Grubun biyografisini özetlemek manasız geldi, kendi internet sitelerinde, vikipedi'de vs var zaten. O yüzden daha çok bana ne ifade ettiklerini anlatayım istiyorum. Sonra sevdiğim şarkıları ve tabi arada grupla ilgili az biraz bilgi. Çok uzun tutmayacağım yazıyı, bol bol şarkı paylaşasım var aslında ama bu iş için Spotify gibi uygulamalar var tabi, işi erbabına bırakacağım.

Şimdi efem, ben bu grubu ilk ne zaman nasıl nerde dinledim, hatırlamıyorum ama tahminim ilk Vizontele müzikleri sayesinde farkında olmadan dinlediğim yönünde. Yani isimlerini cisimlerini, diğer şarkılarını bilmeden uzunca bi süre dinledim sanırım. Ki Vizontele bence harika, başka dillerde altyazılarla dünyanın her yerine yayılması gereken bir film, çok severim. Şimdiki BKM filmlerini düşününce... Kıyaslamanın mümkün olmadığı bir film. Ve filmi bu kadar güzel kılan etmenlerden biri de müzikleri. Mesela Denize Yakılan Türkü (Vizontele Tuuba'dan). Dinlerim dinlerim doyamam. O zaman o videoyla başlayalım:




Öncesinde çok fazla türkü dinlemezdim. Hem ailemde çok dinlendiği için, bana gelenekleri ve dolayısıyla muhafazakarlığı çağrıştırdığı için isyankar tarafım ağır basardı (ergenlik), dayanamazdım. Sonra türkülere bayılan bir sevgilim oldu, mecburen sevmeye çalıştım. Öyle çok da sevemedim yine sanırım. Yani durup dururken açıp da türkü dinlemezdim ama sevgilim yani u. açınca güzel gelirdi. Yani u. yanımda değilken pek bi şey hissetmemi sağlayamıyordu türküler.

Derken, sanırım bu sıralarda Vizontele müziklerinin Kardeş Türküler'e ait olduğunu öğrendim ve diğer şarkılarını dinlemeye başladım. Emin değilim bu süreçten, belki de şimdi hafızamdaki boşlukları dolduruyorum. Ama zamanı önemli değil, birden aydınlandım, türküleri sevebileceğimi gördüm! Çünkü aynı türküleri çok farklı bi şekilde sunuyorlardı. Bolca vurmalı çalgı ve bolca coşku. Aman orjinali bozulmasın diye aynı usulle bin farklı kişinin aynı şekilde söylediği Neşet Ertaş türkülerini bile, hem değiştirip hem de ruhunu bozmadan dinletebiliyorlardı.

Bi de evde kendi kendime şekilsiz şekilsiz dans etmeyi çok sevdiğimden, Mirkut'u, Şah-ı Merdan'ı, Şukar Şukar'ı, Anako'yu çevirip çevirip dinler oldum. Ve bu arada anladım Kardeş Türküler'in isminin anlamını. Türkiye ve civarı coğrafyalardaki farklı dillerdeki halk şarkılarını söylüyorlarmış meğer.

Şimdi bu yazıyı yazmadan önce araştırınca öğrendim ki, 93'te BGST'nin (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu) müzik birimi olarak kurulmuşlar ve başlangıçta 4 dil varmış repertuarlarında: Kürtçe, Türkçe, Azerice, Ermenice. Yıllar içinde Lazca, Gürcüce, Arapça, Çerkesçe ve Çingene, Makedon, ve Alevi halk şarkıları da eklenmiş.

Sonra 2013 oldu, Gezi şarkıları çıktı piyasaya. Ve Tencere Tava Havası geldi. Tencereyle tavayla rendeyle sokakta oturup şarkı söylediler, bıktık valla dediler:



Artık Kardeş Türküleri hafızamdan silmemin imkanı yoktu. Sözlerini buraya yazayım dedim ama "Tencere Tava Havası sözleri" diye aratınca gogıl'da, en üstte bir şerefsizin yazdığı şu sözler çıktı:


Gogıla geri bildirim yolladım hemen ama ne zaman düzelir bilmem. Doğrusunu yazmam şart oldu:

TENCERE TAVA HAVASI

Bir öyle bir böyle kelamlardan, yasaklardan
İllallah
Başına buyruk kararlardan, fermanlardan
İllallah

Aman aman bıktık valla
Aman aman şiştik valla
Bu ne kibir, bu ne öfke
Gel yavaş gel, yerler yaş

Satamayınca gölgelerini
Sattılar ormanları
Devirdiler, kapadılar
Sinemaları, meydanları


Her tarafın AVM'den
Geçesim yok bu köprüden
N'oldu bizim şehre n'oldu
Hormunlu bina doldu

Aman aman bıktık valla
Aman aman şiştik valla
Bu ne kibir, bu ne öfke
Gel yavaş gel, yerler yaş
Gel yavaş gel, yerler yaş...

Hüsnü perişan oldu bibaht kaldı aziz İstanbul
Bu gam, bu gaz bu kederle
taş kalmadı taş üstünde
Ne oldu sana böyle, söyle söyle söyle....
Seni böyle istemem, istemem

Ammaan...

Aman aman bıktık valla
Aman aman şiştik valla
Bu ne kibir, bu ne öfke
Gel yavaş gel, yerler yaş


Trol biter mi, bitmez.  Bu grubu dinleyince normalde zihnim trollerden, dünyanın pisliğinden arınıyor. Yani şarkılarında pisliklerden bahsediliyor tabi ki ama adaletin, sevginin, eşitliğin gözünden anlatılıyor her şey. Dolayısıyla içimdeki insan sevgisi daha bi güçleniyor dinledikçe. Ama işte her şeyi kirletmeye pek bi meraklı insanlar var. Müzik ıslah etsin, ne diyeyim...

Bu grubu sırf Kürtçe, Ermenice şarkılar, Alevi deyişleri söyledikleri için bile asla sevmeyecek ve dinlemeyecek bir kitle var. Bu kitlenin içinde büyüdüm ama çok şükür ki artık onlara kesinlikle katılmıyorum. Bunu açıklamaya çalışmak bile çok saçma geliyor artık. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. İnsan insandır, nerde, hangi toplumun içinde doğacağını seçebiliyor musun? desem, yetecek gibi geliyor ama yetmiyor işte onlara göre. Tarih okumak ve farklı bakış açılarından okumak gerekiyor, diyorum... Belki bu okumamışlıklarından dolayı utanıp düşünürler diyorum, çoğu zaman işe yaramıyor.

Neyse, devam edeyim. Bu grup çok kalabalık, kaç elemanı var bilmiyorum. İsimlerini bildiğim solistler: Feryal Öney, Vedat Yıldırım ve Fehmiye Çelik. Üçünün de sıradışı sesleri var. Özellikle Feryal Öney'in yırtıcı sesinin hastasıyız. Enstrüman çalanlarda da cinsiyet eşitliği göze çarpıyor. Perküsyon kadın dolu. Bir konserlerinde baş gitaristlerden biri başı kapalı bir kadındı, düzenli olarak grupla birlikte mi, bilmiyorum. BGST'nin Youtube kanalında konser görüntülerini bulabilirsiniz. İçimi açıyor bu görüntüler.

Son zamanlarda karantina sebebiyle video yayınlıyorlar. Ben de Ahmet Kaya'nın Ağladıkça'sını 4 farklı dilde söyledikleri videoyu buraya bırakıp gideyim artık. Grubu hiç tanımayanlara bi şans vermelerini sağlayacak kadar anlatabilmişimdir umarım. Anlatamadıysam da ben de yıllardır biriktirdiğim sevgimi biraz boşaltmış oldum, iyi oldu:)