02 Eylül 2015

biri bizi gözetliyor

bu sıralar çok kullanılan bir dergi kapağı tasarım modası var, sanırım şöyle gelişiyor olaylar: dosya konun tanınmış bir sima olsun. bu simanın öyle bir görselini hazırla ki, kapağın yarısını kaplasın. o kişinin ünlü bir fotoğrafını andırsın bu görsel. görseli mümkünse doğrudan fotoğraf olarak koyma okuyucunun önüne, pastel/kuru/sulu boya görünümlü bir hale getir, kıpır kıpır olsun, daha samimi olsun.

misal ot dergisi:
  

ot'un kimi sayılarında büyük bi görselin yanında yazılar var, kimilerinde birden fazla kişinin fotoğrafı veya çizimi bir şekilde kapağa yerleştirilmiş. genelde biri daha ön planda.ve diğerleri:





notos'ta görebileceğimiz gibi, sadece yeniyetme dergilerde değil, üstadlarda da varmış demek ki bu kör göze parmak sokan kapak tasarımı. örnekler çoğaltılabilir muhtemelen. iyi/kötü, güzel/çirkin, işlevli/işlevsiz diye yorum yapacak kadar anlamıyorum dergi işinden. arada bir satın alan gevşek bir okurum.

bu tip görsellerin bizi nasıl etkilediğini merak ediyorum. okurun gözünün içine bakan bir yaşar kemal, nedendir bilmem, rahatsız ediyor beni. kollarını kavuşturup hesap soran sylvia plath, dergiyi almazsam kızacak sanki bana! ya da oğuz atay... bu kadar sevdiğim adamın kapak olduğu bir dergiyi almak zorundayım adeta. çok sevdiğin bir arkadaşının düğününe gitmemek gibi bir şey olur almamak. halbuki o arkadaşla oturup bira içmeyi seviyorsundur, ankara havasında göbek atmayı değil.

bu dergiler, yüzüme dik dik bakan insanların verdiği rahatsızlığı veriyor bana. raflardan uzanıp zorla çantama gireceklermiş gibi hissediyorum. reklam panosuna dönüşüveriyor sanki sevdiğim insanlar. daha çok dikkat çekebilmek için olabildiğince daha fazla belertilmiş  çifter çifter gözler. oğuz ataylar, ahmet kayalar, nejat işlerler, birbirlerinin yakasını paçasını çekiştirip öne çıkmak istiyorlar. o güzel insanlar, durup arkalarına bakmayan birer zombi oluyorlar.

ne kadar çok sevsem de, gözümün içine bakan, beni mağaza içinde takip eden bir oğuz atay istemiyorum sanırım hayatımda. beni anlasın, beni yazsın, başkalarını anlamamı sağlasın, vicdan azaplarımı, utançlarımı hatırlatsın bana ama gözleriyle değil, yazdıklarıyla yapsın bunu. benimle bu şekilde iletişime geçmesin yeter ki.

bir insanın görselini kurcalamak yerine, dikkat çekici başka bir kapak tasarlamak çok mu zor ya da çok mu düşürür satışları? dosya konusu oğuz atay olsa bile, o'nun bana dik dik bakmasından başka bir çözüm yolu yok mudur?