13 Kasım 2012

ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ TEORİLERİ

Sosyolojiye giriş dersi, uzaktan eğitim ders notlarından ve derste hocanın anlatımından tuttuğum notlardan özetle:

Sosyolojik teori: Soyuttur. toplumu anlama ve açıklama iddiası vardır, ancak yalnızca uzmanlarının anlayabildiği bir dili vardır. Toplumsal gerçeklikleri kullanma kılavuzudur. Bilimsel olduğu iddiası taşır. Günlük rutin hayatı açıklamaya çalıştığı için rutin hayat beklendiği gibi devam ettikçe sosyolojik teoriler gereksiz görünebilir. Alışkanlık haline gelen hayatta bir aksaklık olduğunda, alışkanlıklarımızdan vazgeçmek zorunda kaldığımızda, yapıların, sistemlerin ve teorilerin önemi öne çıkar.

Klasik sosyal teori: Comte, Marx, Durkheim, Weber, Simmel öne çıkan isimleridir. Onlar, hem toplumun yaşadığı değişimi anlamaya, hem de değişime yön vermeye çalıştılar. Sisteme, çevreye, ortama bireyden daha büyük önem atfeder bu teori. 19.yyda özellikle geçerlidirler. "Ortak yapıyı, iyi toplumu oluşturmak için gerekirse kendimizden pek çok şey feda etmeliyiz." düşüncesi hakimdir. Görüşleri çağdaş sosyoloji teorilerine temel oluşturdu.

Çağdaş Sosyoloji Teorileri: Özellikle II. Dünya Savaşı ve sonrasında geliştirilen teorilerdir. 20.yyda sınıf çatışmaları büyük ölçüde tartşılmamaya başlanmıştır. Yıkılması umulan kapitalizm bütün krizlerden daha da güçlenerek çıkmıştır. Böylece, 19. yy da sınıf çatışmaları sebebiyle göz ardı edilen farklılıklar (beyaz ırk üstünlüğü, zencilik, erkek üstünlüğü gibi) eleştirilmeye başlandı.  Yükselen ülke, ABD Avrupa'dan kalan sömürgecilik mirasını almak istemedi, sadece iyi yönlerini aldı. Sömürülen insanların da hoşuna gidecek şekilde, sistemi yeniden inşa etti.

Toplum içinde bireyin rolü önemsenmeye başlandı. Toplum yasalarının belirlenmesinde bireyin katkısı nasıl olurdu? Bu sorulara yanıt bulabilmek için çağdaş sosyal teoriler ortaya çıktı.


1. İşlevselcilik, Yapısal İşlevselcilik, Yeni İşlevselcilik

İşlevselcilik:
Toplum: farklı parçaları birlikte işleyen bir sistem. Bir istikrar ve dayanışma ortaya çıkarmayı amaçlar.
Sistem öğeleri karşılıklı ilişki içindedir, işleyişe olumlu katkıda bulunurlar. Sistemler birbirleri üzerinde etkili olabilir. Toplumun işleyişini canlı bir organizmanın işleyişi ile benzeştirilir:

Evrim benzetmesi: Sistemler, sürekli değişen toplumda, varlığını sürdürmek için koşullara uyum sağlamaya ve evrimleşmeye, "dengesini" korumaya, her öğesinin düzgün işlemeye devam etmesi için çalışmaya mecburdur.

Organ benzetmesi: Toplumda (tıpkı vücutta olduğu gibi) çeşitli işlevleri olan kurumlar/olgular vardır. Bunlar işlevini yerine getirdikçe var olur, yoksa zamanla yok edilir. İşlevini yerine getirmemesi artık o işleve ihtiyaç duyulmadığının da göstergesi olabilir. (Cumhuriyet nedeniyle şeyhülislamlık makamının devredışı bırakılması gibi). .toplumun varlığının sürmesinde organın işlevini anlamak, sosyologun işidir.

Toplumun normal hali, denge halidir. Denge ise toplum bireyleri arasındaki ahlaki mutabakata bağlıdır. Dengeye çok bağlı kalan işlevselcilik toplumdaki değişimleri tam olarak açıklayamaz.

(Kedi: -malı, -meli demek kolay, sıkıysa değişimi açıkla!)

Öncüleri: Darwin, Spencer, Comte, Durkheim sayılabilir.

Yapısal İşlevselcilik:
Kaynağı: Parsons (1902-1979) küresel bir toplum kuramı geliştirmek için Weber ve Durkheim'dan yararlandı. İşlevselciliğe yapıyı getirdi. Ne demek bu?Toplum, bireylerin ötesinde, kendine ait bir hayata ve yapıya sahip canlı bir varlıktır. İşlevselcilikteki evrim anlayışına ek olarak "alt sistemler"i açıklar. Toplum, alt sistemlerden oluşur ve bunlar birbiriyle ilişki içindedir, aynı zamanda da bağımsızdırlar.

Misal: Ekonomik sistem, nitelikli işçi için eğitim sistemine, okullar gelecekteki öğrencileri için aileye bağımlıdır. Bu alt sistemler toplumun 4 temel ihtiyacını karşılamış olur: A.G.I.L. (temel değer sistemi)
A (Adaptation), G(Goal attainment): amaca ulaşma, I(Integration): bütünleşme, L(Latency): varlığını sürdürme. Bunları istikrarlı ve etkili bir sosyal sistem için gerekli görür.  (Kedi: istikrar her şeyse demek..)

Her birey toplumdaki rolünü eksiksiz oynadığında istikrarlı sosyal sistem sağlanır. Sadece bunun verdiği dış baskıyla değil, birey de rolünü iyi oynamak ister. Çünkü sosyalleşmek ister. (Kedi: rolünü oynamak istememek, toplum dışına atılmak demektir. Kullanılmayan organ, devre dışı bırakılırdı ya hani, ondan işte)

Yani, temel değer sisteminde, "ahlaklılık" önemlidir.
Eylem ve sistem, temel kavramlardan.

Neden eleştirildi?
"Aşırı determinist,
insanları özgür irade ve kişilikten yoksun kuklalar gibi görüyor,
düzeni fazla vurgulayıp, iktidarı gözardı ediyor,
devrimci değişimleri açıklayamıyor, muhafazakar,
ABDye özgü bir yaklaşım,
dili çok çetrefilli (kedi:eğer öyleysen seni hiç sevmeyeceğim Parsons, zaten çok da sevmedim)." diyenler olmuş.

"Farklılıklar, eşitsizlikler problem teşkil edecek olsaydı, tanrı böyle yaratmazdı" düşüncesi hakimmiş.


1970lerden itibaren Marx ve Weber'in çatışmacı kuramları Avrupa'da ve ABD'de daha etkin hale gelmiş. Lakin işlevselcilik daha ölmemiş!...

Yeni İşlevselcilik:

Parsons'ın öğrencileri Robert K. Merton ile Lewis Coser, Jeffrey Alexander, Jürgen Habermas ve Niklas Luhman yeni işlevselcilerden sayılabilir.

Alexander: İşlevselciliği kuram değil, okul olarak görür. Eylem ve sistemi birbirine zıt olarak düşünmez. Eylem, "yorum" ve "strateji belirleme" etkisiyle meydana gelirken, sistemi de "kültür, toplum ve kişilik" oluşturur. Toplumsal eylem ve sistem birbirini doğurur. Toplumsal eylemi mikro, sistemi makro düzeyde değerlendirir. Makro mikroyu, mikro da makroyu etkiler. (Kedi: bundan net bi şey anladığımı söyleyemem)

Çok şükür, bitti bu kısım.