kansız-gazsız 1 mayıs nasıl olur? merak ettiğimden, hazır hollanda'dayken gidip görmek istedim. nerde toplanırlar? ne yaparlar? ne konuşurlar? daha önce, dam meydanı'nda yunanistan'a destek mitingine denk gelmiştim. sahnedekiler genellikle ingilizce konuşuyordu, hatta bir yunan şairinin şiirini yunanca-ingilizce okumuşlardı. yani 1 mayıs'ta da konuşmaların ingilizce yapılacağını tahmin edip, anlarım diye ummuştum. yanılmışım lakin yine de anlatılacak şeyler var.
öncelikle "nerde toplanırlar?"
bunu bulmak epey zor oldu. 1st may in holland/netherlands vb aramalarım sonucunda sürekli olarak eskiden kraliçenin doğumgünü 30 haziran olduğundan, o günde yapılan şenliklerle ilgili haberler çıktı. sonunda şu açıklamayı buldum: http://dutchreview.com/news/dutch-news/labour-day-in-the-netherlands/
linke tıklamaya üşenenler için: 1 mayıs hollanda'da çok önemsenen bir gün değil. resmi tatil değil hatta. tamam, tr'de de yakın zamanda tatil oldu zaten ama tr'de 1 mayıs hep önemli bir gündü. ayrıca, yaşama standardının nazaran daha yüksek olduğu, çalışma saatlerinin insaniliğiyle övülen bir ülke için 1 mayıs'ın tatil olmaması tuhaf gelmiyor mu? başta bana da öyle geliyordu fakat buranın kabullenilmiş kapitalistliğini hissettikçe kafamda normalleşmeye başladı bu durum. kralın doğumgünü tatil ama işçi bayramı tatil değil. normal. (kral günü denilen kralın doğumgününün kutlanmasını daha sonra anlatacağım, şimdi 1 mayıs daha öncelikli. ) yazıda belirtildiğine göre, az nüfuslu bazı marjinal gruplar yine de 1 mayıs'ı kutluyormuş. kim onlar ve nasıl kutluyorlar? onu öğrenmek lazımdı şimdi de.
sonunda google'da "hollanda'da 1 mayıs" vb tabirlerle türkçe arama yaptım ve oradan oraya atlaya atlaya martin luther king park'ta toplanacaklarını öğrendim. FNV diye bir sendika öncülük ediyor organizasyona. farklı şehirlerden katılmak isteyenler için otobüs kaldırmışlar. FNV'nin başını çektiği bir kampanya varmış: "real job". insani çalışma koşularını sağlayan iş demek oluyor anladığım kadarıyla. internet sitelerinde "işin ne kadar real?" türünden bir test de vardı.
izleme zamanı
program 12 gibi başlayıp 4 gibi bitecekti, metrodan parka yürüyüş yapacaklarmış başlangıçta, o kısmı kaçırdım, direk park'a gittim. FNV başkanı olduğunu tahmin ettiğim bir adam konuşma yapıyordu, ne yazık ki flemenkçeydi, broşürler, gazeteler, afişler, her şey flemenkçeydi. insanlara "ne diyor?" diye sorup durmak yerine izlemeye koyuldum.
herkes kırmızılıydı. çünkü etkinlik programında "dress code is red" yazıyordu. (benim tek kırmızım bi etekmiş, fark etmiş oldum.)
beklediğimden çok daha kalabalıktı. kanal yanındaki parkta, ortadaki geniş alanın iki yanına iki büyük sahne, aralarına da standlar kurulmuş, sol yayınlar, imza toplamalar, hamburger, snack, donut, çay-kahve satanlar var standlarda... ve sahnelerin birinin arkasında lunapark! evet, 1 mayıs şenliğinde lunapark. dönme dolap, salıncak, ahtapotumsu şey, atlı karınca, ufak lunapark oyunları... yani aslında insanlar ailecek gelsin diye yapılmış bir organizasyon. hava da inadına güzel. arkada müzik, siyasi fikrine yakın insanların yaptıkları kısa konuşmalar, ortalıkta koşuşturan çocuklar, köpekler, yerlere serilmiş insanlar.. arada bikaç polis, gülümseyip ritm tutan cinsten. alanın dışında 1 tane polis minibüsü. şu haberde belirtildiğine göre, parka doğru yürüyüş esnasında polis topluluğa destek vermiş zaten.
yaklaşık 3 gibi oradaydım ve etkinlik bitene kadar ya hiç slogan atılmadı ya da -sürekli insanları izlememe rağmen- ben fark etmedim. anlamadığın bir dil de olsa sloganla şarkı sözünü ayırt edebilir insan diye tahmin ediyorum ama bilemezsin tabi, hemen teşhis koymamak lazım.
müzisyen olarak önce kel bir rapçi çıktı sahneye. ilk defa rap müzikten zevk aldım. o kadar çok kişi, genç-yaşlı, o kadar büyük bir coşkuyla eşlik etti ki şarkılarına, solcu marşlar söylüyor sandım. şenlik boyunca "millete bak, sol marşları rap türünden, hem de çok neşeli" diye şaşırdım. şimdi ismini hatırlayamıyorum fakat o gün eve gelince youtube'da adamı arayınca anladım ki sıradan bir rapçiymiş. bol danslı, kızlı, diskolu, danslı klibi var, herhangi bi tür "sol" içeren video görüntüsüne rastlamadım.
beni bu etkinliğe gitmem için asıl cezbeden şey "playing for change" in de sahneye çıkacağını öğrenmem oldu. yıllardır "ah bu ne güzel grup, bi şekilde dahil olabilsem keşke" dediğim grubu kanlı canlı hem de tam istediğim kıvamda bi konserde izleme şansım vardı.* en son onlar çıktı, grandpa elliot ve o meşhur kırmızı gömleği, bahçıvan pantolonu, şapkası ve mızıkasıyla birlikte. coşturdular. şarkılar sevdiğim cinsten, çevrem manyak, dünyayı umursamayan tiplerle dolu. bu devirde, hollanda'da veya dünyanın herhangi bir yerinde 1 mayısı kutlamak için en alt seviyeden de olsa manyak olmak gerekiyor zira. tatlı manyaklıklar bunlar.
konser bitince, otobüs duyurusu yapıldı, herkes otobüslere binmeye doğru yollanırken, ben de yollar kalabalıklaşmadan bisiklete binip uzaklaştım, hala acemiyim çünkü, tırsıyorum trafikten.
şimdilik gözlemler bu kadar. tabi sorular devam ediyor.
okuduğumuzu anladık mı?
burada çalışanların gerçek sorunları neler? tr'de anlatılan efsanelerde olduğu kadar insani çalışma koşulları var mı cidden? varsa bu FNV'nin real job dedikleri dertleri ne? sistemle bir sorunları var mı? yoksa sadece çalışma koşulları iyileştirirlerse sistem onlar için "uygun" mu? sağlık sigortasının ücretli olması bir problem mi onların gözünde? yüksek vergilerin karşılığını aldıklarını düşünüyorlar mı? sokakta göründükleri kadar memnunlar mı gerçekten hayatlarından? üniversite öğrencilerinin üniversite binasının satılmasına yönelik işgal eylemi neyi gösteriyor? toplumun ne kadarı onları destekliyor? toplumun çoğu o öğrencilerin veya martin luther king'te toplanan neşeli-çılgın insanların marjinal olduğunu mu düşünüyor?
bir de, 1 mayıs resmi tatil değilken eyleme gelen o kalabalık grup işsiz-emekli-öğrencilerden ibaret miydi? polisin bu kadar hoşgörülü olmasının sebebi ne? etkinliğin zaten gözlerden uzakta yapılması mı? neden bu kutlama dam meydanı'nda değil de bu alanda yapılıyor? dam meydanı'nda yapılması daha fazla insana ulaşılmasını, solcuların, sendikacıların halkın içinde eğlenmesini sağlardı. "gerçekten "özgür" bir ülke olsaydı, bu iş daha merkezi bir yerde yapılmaz mıydı ve böylece insanlar rahatsız oldukları konuları birbirlerine değil de, toplumun diğer üyelerine de anlatma imkanı bulmazlar mıydı?" diye sorası geliyor insanın. ama bu kesin yargılara ulaşmak için erken.
anlamamışız. daha çok çalışalım..
*tam istediğim kıvamda konser: ücretsiz, insanların bir fikir bahanesiyle toplandığı, sanatçının görev bilinciyle değil, içten gelerek şarkı söylediği, seyirciyle daha samimi olduğu konser. en son itü'de alternatif şenlik'te bulutsuzluk özlemi'ni dinlerken hissetmiştim bunu.