21 Nisan 2015

neden medcezir izliyorum?

bu bir medcezir övme yazısı değildir.

merak ediyorum, kendimi denek olarak analiz edesim var. neden medcezir izliyorum? saçma olduğunu, zaman kaybı olduğunu bile bile.

ilk tez: ergenliğimi tam olarak yaşamadım. 

yetiştiğim muhafazakar çevrede her türlü gençlik serseriliği ayıptı. erkek arkadaşlarının olması (sevgili değil, arkadaş), akşam birlikte bir yerlere gitmek, alkol almayı geçtim, sadece tiyatroya gitmek sebebiyle bile eve geç gelmek, arkadaşlarla mutlu olmak, erkek arkadaşların adlarının evde konuşulması, her türlü genç kıyafeti, moda, heygirl dergisi, asmalı konak... gençliğe atfedilen çoğu popüler şey evde konuşulması bile rahatsız eden türdendi. çünkü ailemin gördüğü aileler genellikle ileri derecede muhafazakardı, bizimkiler yanlarında epey modern sayılıyordu. 

fakat fikirler konusunda az çok özgür bir evdi çok şükür. her türlü kitap  okunabilirdi. okuduğum kitaplara küçümseyen gözlerle bakıldığı olsa da, saygı duyduklarını bilirdim. misal, attila ilhan'ın "hangi seks?" kitabına gözü ilişen babam, eline alıp kitabı kurcalayabilmişti. çevremize göre "sen ne biçim kitaplar okuyorsun?" diye tepki göstermesi gerekirdi. bedensel ve geleneksel kısıtlamalara rağmen olabildiğince özgür bir fikir dünyasında yetiştim kısacası. 

hal böyle olunca kısıtlandığım için isyan edemedim, kitaplar arasında özgürdüm, sınıfta gençliğini yaşayan arkadaşlarıma nazaran daha çok kitap okudum, bu da beni bi yönden tatmin etti, sınıfın kitap kurdu sayıldım filan. tabi düşünce dünyam çok fena fark attı aileme . aramıza özgürlükler girdi, düşünce bazında, ama onlar benim okuduğum kitapları okumadıkları için, ne aşamada olduğumu göremediler. dolayısıyla müdahale etme gereği de duymadılar. ancak üniversiteye geldiğimde ne aşamada olduğumu gördüler sanırım ama bu sefer de müdahale etmek için çok geçti.

lise çağında derin ve yüce düşüncelere girince, heygirl dergisiymiş, yeni çıkan kasetmiş, kim kimle çıkıyomuş, sevgilim olsunmuş, öpüşeyimmiş, giyim kuşammış.. hepsi boş geliyordu. zaten bi de öss gibi günün dörtte üçünü kaplayan bi uğraşım vardı. çok da takmadım kafama asmalık konak izlememeyi. film kiraladım, tek başıma izledim. her şeyi aileyle paylaşmaya gerek yoktu. 

geçmişte bi zaman buket uzuner'in bi söyleşisinde dediği gibi "insan her şeyi zamanında yaşamalı. gençliğinde sevgilisi olmayan biri, 40larına gelince genç sevgililere öcü gözüyle bakar". benim de ergenlikte yaşamadıklarım şimdi boş kaldığım ilk anda beni esir alıyor. saçma sapan sevgiler, aldatmalar, büyük büyük laflar, romantik bakışmalar, partiler, partiden sıkılan esas karakterler... mira ile yaman'ın ölümsüz aşkının tehlikeye düşmesi, sonra tüm zorluklara göğüs gererek yeniden canlanması... lisede atlatmış olmalıydım böyle şeylere ilgimi. 


ikinci tez: inanmak istediğim şeyler var.

mira. miranın mimikleri, hareketleri, yüzü, konuşması. gerçek olduğuna inanmak istediğimi hissediyorum. pürüzsüz, net, sade bi güzellik. yani sade olduğuna inanmak istediğim bi estetik gösterisi mira bence. fondöten kullanmamış ama yüzü öyle muhteşemmiş mesela. yıka ve çık usulü bi güzellikmiş mesela... dizinin diğer tüm karakterlerinin , özellikle kötülerin düzenli yaptığı vurgulanan cilt bakımı gibi şeylere hiç gitmezmiş mesela. zengin ama iyilerle doluymuş dünya mesela. yaman-mira ikilisinin romantik görüntülerini romantizm olsun diye değil, mira için izliyorum evet. 



üçüncü tez: zenginin malının çenemi yormasına ihtiyaç duyuyorum.

zengin-fakir hayatlarını anlatıyor dizi. aşk hikayesi birinci planda olsa da, sınıf farkını vurgulayarak başlamışlardı hikayeye. şimdi entrikalar falan derken sınıf farkı yalan oldu, "iyilik içimizde"ye döndü olay. bu köşk,yalı dizilerinin çok tutmasının sebebi bu bence, asla sahip olamayacağımız bi zenginlik var ekranda. bol ışıltılı. içindeki güzellikleri de gösteriyorlar bu ışıltının, var olduğunu umduğumuz pislikleri de. zengin ama mutsuz insanlar görmek hoşumuza gidiyor. tabi o ışıltıyı görmenin verdiği haz da ayrı bi konu. vitrinlere bakıp hiçbir şey almamak gibi bir şey. ya da asgari ücretle avm'de çalışmaktan zevk almak gibi bir şey. tuhaf bir şey. neden ama neden? neden ben zenginliği görmek istiyorum?