evet, sakıp sabancı Müzesi'nde.
elbette reklam tabelalarındaki duyuruları görene kadar kendisini hiç duymamıştım. SSM'deki sergiler genellikle tatmin edici hatta öğretici olduğu için gitmek istedim. en son oryantalizmin 1001 yüzü sergisine gidip oryantalizmi öğrenip çıkmıştım. bu kez çağdaş sanat, yani soyut çalışmalarla dolu olacağı için çekinsem de, kendimi zorlayıp gittim.
SSM içindeki 3 sergiden bahsedeyim kısaca:
ANISH KAPOOR SERGİSİ
sanatçı, 1954 Hindistan doğumlu ama İngiltere'de sanat eğitimi almış. pek çok ödülü nişanı filan var. 2012 Londra olimpiyat kulesini o yapmış. Chicago, Viyana, Paris, Londra'da kalabalıkların olduğu mekanlarda, örneğin şehir meydanında heykelleri/eserleri varmış.
ssm'de çoğu zaman olanın aksine, bu sergide audio guide yoktu. gezerken izleyici tamamen kendine bırakılıyor. eserin nasıl yapıldığına, sanatçının ne gibi aşamalardan geçerek böyle bir eser ortaya koyduğuna dair yazılı bir açıklama da yok. hal böyle olunca, benim gibi somut değerlendirmeye alışmış, soyut düşünceye zihni adeta kapalı insanlar için, parlak, garip şekilli kocaman şeyler olmaktan öteye gitmiyor sergi. herhangi bir duygu uyandırmıyor. benim gibi soyutolanı hissetmekte özürlü olanlar için tavsiyelerim:
1. yalnız gidin. geyik yapabileceğiniz ya da görüşlerinden etkileneceğiniz biri olmasın yanınızda.
2. sergiye girmeden önce, giriş salonundaki videoyu izleyin. kapoor'un hayatı, nasıl çalıştığı, nasıl yarattığı, insanların eserlerinden nasıl etkilendiği, meydanlarda gördükleri eserlere ne tepkiler verdikleri, kapoor'un atölyesi... üzerine bilgiler veriyor video. (ben bu salonu çıkışta fark ettim ne yazık ki)
3. hızlı gezmeyin, uzun uzun düşünün bir eser hakkında. durun, resim çizin, 3-5 kelime bir şeyler yazın...not defterinizi kullanın.
----
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YELPAZE SERGİSİ
22 Eylül'e kadar uzatılmış.
sabancı ailesini anlatan kısa bir girişten sonra bu sergiye ulaşılıyor.
tarihe meraklı olanlar için ilginç bir sergi. 1700-1900 yılları arasında moda olan yelpazeler ve opera dürbünleri ağırlıklı. o zamanlar Avrupa'da da Osmanlı'da da önemli bir aksesuarmış kadınlar için. özellikle Osmanlı'da kadınlarla erkeklerin bir arada bulunduğu eğlencelerde, konuşmaları pek hoş karşılanmadığından, uzaktan göz süzerek, bakışarak cilveleşirmiş karşı cinsler. Kadının yelpazesini sallaması, erkeğe olumlu/olumsuz mesaj vermesinin yoluymuş.
yelpazelerin üzerindeki resimlerin her biri, tablo gibi. örneğin birine "oryantalizm tutkusu" adı verilmiş, birine "bahçede sohbet"... kimi ince kumaştan, kağıttan, kimi gerçek tüyden yapılmış.
velhasıl, o zamanlar, çanta gibi, ayakkabı gibi önemli bir aksesuarmış yelpaze. yelpazede kullanılan malzeme, zengin insanlar için bir hava atma, statü gösterme yoluymuş. altın işleme, tavus kuşu tüyü, fildişi sap...
----
KİTAP SANATLARI VE HAT KOLEKSİYONU
yelpaze sergisinin bir üst katında, sürekli duran, değiştirilmeyen sergi. sanırım genişletiliyor fakat kaldırılmıyor. çünkü (yanlış hatırlamıyorsam) sakıp Sabancı'nın hat koleksiyonu ile başlatılmış.
normalde hat sanatına ilgi duymam (aslında çocukluktan gelen, mantıkı olmadığını kabul ettiğim bir nefretle, islami/dini hiçbir sanata ilgi duymuyorum). fakat bu sergi çok güzel tasarlanmış.
şöyle ki:
- öncelikle eski elyazması kitaplarda emeği geçen insanları, (hattatı, musavviri, müzehhibi vs) tanıtıyor. Eski sözcüklerle bildiğin sözcükler arasında bağlantı kurma oyunu zevkli (müzehhip-tezhip gibi). Bu nedenle az çok eski sözcüklere, Arapçaya ilgi duyan biriyle gitmek faydalı olabilir.
- Kuran'da geçen bazı ayetlerin hemen yanında İngilizce tercümesi var. Kıyaslamak zevkli. Örneğin salat=salutation demekmiş. salatın tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğimi fark edip şaşırdım. ya da pek çok Türkçe meali tam olarak anlamayıp, İngilizcelerini anladığımı fark ettim! eski sözcükleri bilmemek, bizim nesli görsele aşık etti...
- heyecanlı bir sergi: duvara girip çıkan tablolar var, dokunmatik bir masadan duvara yansıyan görüntüler var.
- arada bi kıçınızı koyup belinizi dinlendirebileceğiniz birkaç oturak koysalarmış daha iyi olurmuş. tivit attım söyledim, belki dikkate alırlar...
- bir kuran sayfasında hangi bölüme ne ad verildiğini, alıştırma defterlerinin, yazı malzemelerinin nasıl olduğunu gösteriyor sergi.
- hat sanatını çağdaş sanatla birleştiriyor (tek bir eserde olsa da). kutluğ Ataman'ın video çalışması:
- Osmanlı'da kullanılan gerçek fermanlar da var. yaklaşık 1,5 metre boyunda ince kağıtlara, küçük küçük harflerle yazılmış uzuuuuun yazılar. hani filmlerde görülen, rulo yapılmış kağıdı açma merasimi gerçekmiş. rulo yapmak çok mantıklıymış zira hem kağıtlar ince, şimdikilerden çok daha narin görünüyor, hem de çok uzun, katlamaya kalksan katla katla bitmez.
- bu serginin sonunda ise, kağıdın nasıl hazırlandığı (düzleştirildiği, parlatıldığı), hattın nasıl yazıldığı (kalemin nasıl açıldığı, mürekkebin nasıl hazırlandığı..), çevresindeki süslemelerin nasıl yapıldığı (önce kurşun kalemle sonra boyalarla nasıl çizildiği, kopya kağıdından gerçek kağıda nasıl geçirildiği), kitabın kapağının süslemelerinin nasıl yapıldığı... videolarla anlatılıyor.
- sıradan bir arapça yazıyla ya da bir ayetle hat arasındaki farkı gördüm. hattın neden sanat olduğunu gördüm. yazı yazarken, harfleri yerleştirirken, sanatçının güttüğü estetik kaygıyı gördüm. annish kapoor'dan yani çağdaş sanattan ne kadar farklı olduğunu düşündüm. iyi ya da kötü değil, farklı.
---------------
kısacası ssm bence Türkiye'deki en faydalı müzelerden biri. çıkarken aklınızda soru işareti bırakmıyor. ya sesli rehber, ya tablet, ya yazılı açıklama, ya video ile ne anlatmak istiyorsa onu en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. işin içine heyecan katıyor. elbette daha fazlası da olabilir ama en iyilerimizden biri. sırf şu müze sayesinde sabancı ailesine sempati duyuyorum.
ayrıntılı bilgi: http://muze.sabanciuniv.edu