birinci tuhaflık burda: insanlar sabahın 6sında çöp çıkarmayacağı için, genellikle pazar, salı ve perşembe geceleri çöpleri atıyorlar sokaktaki çöp kutularına. e tabi hayvanlar yine dağıtıyor sabaha kadar.
şimdi ikinci tuhaflığa geçelim: perşembe gecesinden, pazar gecesine evlerde çöp fena halde birikiyor. genellikle gecekondudan türetilmiş yapılar olduğu için, evlerde zaten böcek sorunu var. doğaldır ki insanlar evde çöp biriktirmek istemiyor. dolayısıyla bu süre arasında yasak olmasına rağmen çöp çıkarıyorlar. insanların evde çöp biriktirmek istememesi onların suçu değil benim nazarımda.
bu durumu belediyeye bildirdim. benim çözüm önerim, cts ya da pazar sabahı da çöplerin toplanması yönündeydi. ya da başka bir yol da bulabilirlerdi (sokak başlarına kapaklı büyük çöp konteynırı koymak gibi). yani hemen yarın bu konunun çözülmesini değil, böyle bi problemin varlığından haberdar olmalarını, çözüm üretmek için tartışmalarını, bi sonraki dönem planlarında buna yer vermelerini istedim.ertesi gün bu mailim için aradılar. ellerindeki maddi yetersizlikten bahsettiler. iki ekip varmış ve ancak bu günlerde gelebilirlermiş. bir de acil ekibi varmış, çok zorda kalırsak arayıp o ekibi isteyebileceğimizi söylediler.
hemen ertesi gün ilgilenilmek hoşuma gitti. ben de tekrar anlattım, hemen bir çözüm beklemediğimi, sadece böyle bir sorun olduğunun bilinmesini istediğimi söyledim. kibarca kapattık.
fakat biraz sonra tekrar aradı aynı kişi. bu konuyla ilgileneceğini, mahalleye, sokağıma bir ekip yollayacağını, evlere çöp günleri dışında çöp çıkarılmaması için uyarıda bulunulacağını söyledi. afalladım. mahallelinin mağdur oluşunu anlatırken, ispiyoncu durumuna düşmüştüm! "bu bir çözüm değil, insanlar zaten biliyorlar çöp günü olmadığını" dedim. "olsun olsun şimdilik elimizden gelen bu" dedi adam. sonraki günlerde gördüm ki eve bir kağıt bırakılmış. "günleri dışında çöp çıkarırsanız cezai işlem uygulanır..." vs gibi bi şeyler..
iktidar (burda Sarıyer belediyesi oluyor), halkla ilişkiler politikası yürütmeye çalışırken, korku politikasından vazgeçemiyor. öğretmenin anlamsız bir konuda öğrenciyi azarlamasından ne farkı var bu yaptığının? reşitpaşa halkını eğitmek istiyorlar.
çifte standart ise şurda aklıma geliyor: Yeniköy'de, Emirgan'da mahalleli benzer problem yaşayınca, belediyenin tepkisi yine böyle mi oluyor? yoksa gecekondu mahallesi olarak doğmuş reşitpaşa halkı, eğitilmesi gereken, görgüsüz insanlar olarak mı görünüyor gözlerine?
Yeniköylüler Avrupalı, Reşitpaşalılar Ortadoğulu mu? ben mi çok paranoyağım?
aklıma gelmedi o an şaşkınlıktan, soramadım telefonda. bi de komşulara benim şikayet ettiğimi filan söylerler mi, komşular bana düşman olur mu, gibi sorular takılmıştı aklıma.
sonra tekrar aradım, ulaşamadım. boşver dedim kendime.
insan yoruluyor bazen. neyse ki geçici bu yorgunluk. geri dönüşüm ürünlerini evden toplamalarını istediğimde, sokakta bi tek ben geri dönüşüm ürünleri biriktirdiğim için, sırf benim için geldikleri için azar yemiştim yine görevliden. (harcadığımız benzini karşılamaz biriktirdiğin kağıtlar, gibi bi şeyler demişlerdi). iyi de, bana kızacağına halkı biriktirsin diye teşvik eden bi kampanya başlatsan mesela? sonra başlattılar. pazar, öğlene doğru geri dönüşüm atıkları toplanıyor. (biraz da benim sayemde olduğunu düşünmeden edemiyorum). yani bu azarın karşısında yorulmuştum, ama yeni bi savaşa başlama gücü buldum sonradan.
yorulunca biraz dinlenip, sonra iktidarla tekrar savaşmak gerekiyor, çifte standardı gözüne sokmak gerekiyor. her alanda.