25 Ağustos 2016

Bir Belgesel: Remake, Remix, Rip-off

Yeşilçam hakkında Türkçe bir belgesel (ismine aldanmayın). 

50lerden 90lara kadar Yeşilçam'da film nasıl çekilirdi? Dünyayı Kurtaran Adam gibi tuhaf filmler nasıl ve neden yapıldı? Seks filmleri furyası nasıl başladı? Batı sinemasından hangi müzikler/konular kopyalandı? Kopyalamak neden o kadar kolaydı? Eski oyuncularla, dublörlerle, yönetmenlerle yapılan röportajlarda cevap veriliyor bu sorulara, filmin başında. Bu kısımlar oldukça eğlenceli. Yaşarken acı veren ama üstünden zaman geçince komik hikayelere dönüşen saçma anıları dinlerken hep olduğu gibi, kıkır kıkır gülebiliyor insan. 

Sonra Yeşilçam'dakilerin kaliteli filmler çekmek isterken saçma filmler çekmek zorunda kalmalarının sebepleri sıralanıyor. En başta sansür geliyor tabi. Seks filmlerine ses çıkarmayan Ankara'daki sansür merkezinin ciddi, insanı düşündürecek filmler çekileceği zaman nasıl da kontrolcü olduğunu anlatıyor. Hatta sadece siyasi/toplumsal içerikli filmler değil, suya sabuna dokunmayan süperkahraman veya aşk filmleri de sansürden nasibini alıyor. Röportaj arasında gösterilen film sahnelerinden birinde bir süperkahraman olan Kilink'i Türk polisi yakalıyor ve Kilink "Dünyanın hiçbir yerinde yakalanmadım, Türk polisine yakalandım, Türk polisi ne kadar da mükemmel" minvalinde uzun bir konuşma yapıyor. Hani gülüp duruyoruz ya "hiç mi utanmamışlar bu senaryoyu yazarken, filmi çekerken" diye, hani küçümseyip duruyoruz ya Yeşilçam'ın bu tür filmlerini, işte bu belgesel diyor ki: "Utandılar, gurur duymuyorlar kendileriyle, gerçek bir film çekmek hayalleri hep vardı ama ellerinde değildi."


Zengin kız fakir oğlan hikayelerinin halkı uyutmak için yapıldığını, desteklendiğini ünlü Yeşilçam oyuncularından duymak nedense rahatlatıyor insanı. (Bu arada "Bizim halkımız hislidir, ağlamayı sever" diyor eski jönlerden biri. Ardından Sultan filminde kadınların koştura koştura sinemaya gidiş sahnesi çıkıveriyor karşımıza, gülmemek mümkün değil.) "Şu an saçma sapan dizilerde durmadan başrol oynayan ünlü ve genç oyuncular yaptıkları işler hakkında ne düşünüyorlar acaba?" sorusu geliyor aklıma. Hele ki ismini hashtag yapan fanlarına bol kalpli gülücüklü teşekkür tivitleri gönderenler... Bu kadar saçma senaryolara aşık olan fanlarını öyle çok seviyorlar mı gerçekten? 

Konuyu dağıtmadan devam edeyim. Yeşilçam'dan bize kalan sinema salonlarına değiniyor belgesel. Emek sineması eylemlerini, gaz sıkmaları öyle bir anda veriyor ki ekrana, anıları dinlerken yüzümüze yerleşen acı gülümsemeler birden kaçışıyor. İnsanın içi yanıyor. Ne desem sözlere dökünce gereksiz duygusallığa dönüşecek ama ekranda biber gazı görmek artık hep içimi yakıyor. Elimden bi şeyler alınmış, çığlık atmışım, kendimce dövüşmüşüm, hiçbi işe yaramayınca kaçıp buralara gelmişim gibi... özlem, suçluluk karışımı tuhaf bir duygu. Neyse, duyguları geçelim, beceremiyorum zaten.

Günümüzde Yeşilçam'dan çok daha acımasız olan dizi sektörüne sıra geliyor Emek'ten sonra. Oyuncular Sendikası'nın Yerli Dizi Yersiz Uzun eylemlerinden, sette uzun çalışma saatleri yüzünden ölen, yaralanan set işçilerinden bahsediliyor. Yeşilçam'dakinden çok daha kısa sürede, birkaç günde 2 saatlik dizi çekmenin saçmalığından, ortaya çıkan işlerin iyi olmasının mümkün olmayışından yakınıyor yönetmenler, oyuncular. 

En sonda yine birkaç Yeşilçam sahnesiyle yüzümüze gülücükleri ama bu sefer arkaplanı daha dolu gülücükleri yerleştirerek başımızı okşuyor yönetmen. 

---

Film boyunca ve sonrasında bu belgeseli izleyen birinin "ben belgesellerden sıkılıyorum" demesinin imkansız olduğunu düşündüm. Belgesel izlemeye sinema salonuna gitmenin saçma olduğunu düşünen onlarca insan var hala hayatımda. Halbuki 2 saat içinde hiç bilmediğim bir dünya hakkında bir sürü şey öğrendim, hem de hiç sıkılmadan, her dakika dikkatle dinleyerek, izleyerek, gülerek, duygulanarak. Belgeselin sıkıcı tarih/doğa/bilim anlatımından farklı bi görevi olduğunu beynime kazıyan Documentarist'e  bol bol teşekkür ettim içimden.

Kısacası, yeni nesil belgeseller güzeldir, izleyiniz.

Ek: Bu belgesel Türkiye değil, Almanya yapımı (Şaşırdık mı? Hayır). Yönetmen Cem Kaya zaten Almanya'da yaşıyormuş. 

Ek 2: Eee ben bunu nerden bulup da izleyecem diyenler için gelsin (elbet başka mecralarda gösterilecektir, takipte kalınız): 
http://remakeremixripoff.com/
https://www.facebook.com/remakeremixripoff/