Selim. Ahlakın asık suratlı ve
gergin yüzü. Taner Birsel'in sakalsız bıyıksız, gençlik
fışkıran bedeniyle canlandırdığı hali. Birinci kattaki
boşanmış kadın kadar olmasa da insanın yüreğini hoş eden
cinsten. Aileden biri olabilecek kadar beyaz atletli üstelik.
Pek çok yerli filmde rastlayacağımız
türden bir soğukluk var Selim'de. Gişe Memuru'ndaki Kenan gibi.
Olabildiğince az konuşan, nerdeyse hiç gülmeyen. Kendine koyduğu
ahlaki kurallardan mı, yoksa dışardaki ahlaksızlıktan mı
bunalıyor, tam belli değil. Keskin sınırları var. “Para kolay
kazanılmıyor” en sık tekrarladığı cümle. Katı bir ruhu var,
o kadar ki, bedenine yansımış katılığı. Gömlek, kumaş
pantolon, ceket üçlemesi içinde sabit, sabitten öte sabit bi
beden, bi yaşam... Yağmura bile sövemeyen türden. Olması gereken
yolu çizmiş, dışına çıktığı anda kendini çekip vuracak
kadar sert, kuralcı. Başkalarının ahlaksızlıklarına
katlanamayışı da bundan. Çekip vuramıyor ama -çocuk parkında
100 dolar bulan kadınlara yaptığı gibi- müdahale etmek isteyip
nasıl edeceğini de bilemeyişi var ki, eyvah dedirtiyor insana.
Eyvah, bu adamı yerler. Bu kadar keriz, enayi olursa yerler. Halbuki
biliyorsun ki kerizlik değil özünde bu. Eğer bu kerizlik dersen
zamana-mekana göre değişen bi şey oluverir kerizlik. İnceden de
ince bir çizgi var iki dünya arasında. Dark side'a geçmesine az
kaldı. Fakat dark side o kadar dark olsaydı, destekçisi bu kadar
çok olur muydu, demeden de duramıyor insan. Ve fakat sevgili insan
kişisi, dark side öyle göz göre göre öcülük yapmaz insana,
bilmez misin sen? Aydınlık tarafın çok da aydınlık olmaması
gibi, karanlık taraf da öyle çok karanlık değildir. Her kötünün
içinde bir iyilik, her iyinin içinde bir kötülük hesabı...
Sonunda acı çeke çeke, kendini tuta
tuta geçer dark side'a Selim. Ve gülmeye başlar ilk kez. Sınırlar
aşılmıştır bir kere. Ne yapılması gerekiyorsa yapar. Para neyi
gerektiriyorsa. Yeni eşyalar. Lüks restoranlar. Gece eğlenmeye
gider Selim. Para attıkça öten bir küre ve soyunan kızlar
vardır. Selim atar, küre öter, herkes alkışlar, kızlar orasını
burasını açar gibi yapar. Su balesi yapar gibidir kızlar. Bone,
havuz gözlüğü ve mayolarıyla. Fantezi dünyasını genişletir
para insanın.
Aklı başından gider Selim'in yavaş
yavaş. Başlarda elinde para dolu çantayla gezmek tuhaf gelirken,
artık cebinde tomarlarla gezer.
Dengeden beslenen insanın dengesini
yitirmesini görürüz ekranda. Denge ve sınır çizgileridir
Selim'in yaşamının sürekliliğini sağlayan. Bazı insanlara
heyecan gerekir, Selim'e denge. Dengesini parayla yitiren Selim de
sapıtır sonunda. Aklını kaybetmiş gibi olur. Paraları nereye
saklayacağını bilemez. O kadar parayı nasıl harcayacağını
bilemez. Yaptığı her harcama dikkat çeker. Gözler üzerindedir
sürekli. Birbirini dikizleyip duran bir toplumdur içinde yaşadığı.
Yeni aldığı her beyaz eşyanın hesabını vermelidir insanlığa.
Peşin mi almıştır taksitle mi? Hangisi daha mantıklıdır? Kime
göre? Kimin dediğini dikkate almalıdır insanlık? Ne'dir doğru
olan? Para nasıl yenmelidir? İndirim yok mudur? Neden yoktur, her
yerde vardır? Kredi kartı geçmez midir? Neden geçmezdir? Her şeyi
sorar insanlar. Meraklıdır insan milleti. Vermek gerekir bir cevap.
Ne cevap verirsen ver, her halükarda aynı sonuca ulaşacaktır
dinleyen. O yüzden “git başımdan” desen de olur.
Bi de yalnızdır Selim. Filmin
başından, hatta öncesinden, sonuna kadar, çevresindeki değişken
veya sabit kalabalığa rağmen yalnızdır. İçinden geçen
sıkıntıyı ne karısına, ne başkasına, ne de herhangi bir
arkadaşına anlatabilir. Anlatmadığı için mi yalnızdır, yoksa
yalnız olduğu için mi anlatamaz, bilinmez. Kinini, nefretini,
öfkesini, dürüstlüğünü, sürekli göz önünde duran,
varlığıyla ün yaptığı, ama küçümsenen, bastırmak zorunda
hissettiği dürüstlüğünü. Anlatsa ne olacaktır? Ne
değişecektir? Neye faydası vardır? “Para kolay kazanılmıyor”
dışında söyleyecek neyi vardır? Dönüp duran bi devrandır işte
olan. Çalışacak, üç kuruş para kazanacak, faturaları ödeyip,
çoluğun çocuğun ihtiyaçlarını giderecek, sonra kalırsa
tatile gitmeye çabalayacak, ailesinin diğerlerinin yanında küçük
düşmesini engelleyecektir. Karısıyla arada bi sevişse, kızı
sağ salim büyüse, en büyük sevinç olacaktır O'nun için.
Babasına saygısızlık etmeden ölümüne kadar birlikte yuvarlanıp
gitseler. Dükkana göz kulak olacak bi çırak bulsa bi de. Arkadaş
meclislerinde rakı eşliğinde konuşmalar ne demek olacak ki? Ne
işe yarayacak? Neye faydası var? Susmak varken dostum, bunca söz
niye?
Fakat öyle değil işte Selim
Bey'ciğim. Sessizlik büyür içinde, ceplerinden dolar olup
taştığında ise sorun barizdir artık. Çırılçıplak kalırsın
insanlık karşısında. Fermuarını kapatmaya çalışırken
düştüğün balkon demirlerinden bakakalır kızın arkandan.
Amerikan oyunu dolarlar saçılır etrafa. Sonra n'olur? Kan sızarken
vücudundan, insanlar gelip dolarları kapışmazlar mı dersin?