alıntılar:
24- keşke yaşlanmış olsaydım. böyle genç olmaktan, böyle aptalca bilmekten, böyle aptalca unutmaktan yorgun düştüm. kimse olmamak zorunda kalmaktan bıktım. bilgi deposu ama içerdiği bilgilerin hiçbiri diğerinden daha önemli olmayan, irili ufaklı bütün bağlantıları kırık bir saksıda kururken yan yatmış, topraktan sökülmüş incecik beyaz köklere benzeyen internetten farkım yok. üstelik ne zaman kendime erişmeyi denediysem, ne zaman kendime tıklamaya kalktıysam, ne zaman "ben" sözcüğünün daha derin anlamına inmeye çalıştıysam, yani facebook ya da myspace sitelerinde hızla yüklenen tek bir sayfadan daha derine, bir sabah uyanıp oturumu açmayı denerken, artık o sürümümün hiç varolmadığını, çünkü dünyadaki bütün sunucuların çöktüğünü göreceğimi biliyordum sanki. işte bu kadar köksüz. bu denli kırılgan. anthea, zavallıcık, o ne yapardı acaba?
27- istesem yürüyüp doğrudan ırmağa girebilirdim. orada dikilip kendimi kıyının eğimine doğru aşağı bırakabilirdim. hızlı, kocamış akarsuyun beni almasına göz yumabilir, kendimi taş gibi suya atabilirdim.
51- başkalarının yapmak zorunda kaldığı gibi onun da bunları eğlenceli bulmuş pozu takınmaması için bir neden göremiyordum. (belki de gerçekten eşcinsel.)
73- (ovidius)... ama bu öyküde romalı olmaktan sıyrılamaz, harmanilerinin altında kızlarda neyin olmadığını vurgulamadan edemez, kızların onsuz ne yapacaklarını hayal edemez.
84- belki de aslında ne dediğini duymayan biriyle konuşmak kolaydır. ne gülünç bir düşünce. ne saçma bir düşünce. (telesekretere konuşmak)
85- tamam, diyorum. dilerim yeterli heyecanı göstermişimdir bunu söylerken.
86- böylece karısı kahve makinesini doldurmak için musluğu çevirdiğinde oradan akan su pure tarafından getirilmiş, denetlenmiş ve temizlenmiştir. kadın adamın kahvesini makinede damıtıp ekmeklerini kızartırken ya da meyve sepetinden kocasına bir elma verirken, bu ürünlerin her biri pure'a ait satış yerleri tarafından gönderilmiş ve onların birinden satın alınmıştır. adam kahvaltı masasında okumak için, ister bulvar ister berliner formatında çarşaf, eline aldığı gazete pure şirketinin sahibi olduğu gazetelerden biridir. bilgisayarını açtığında bağlandığı sunucu da, adamın aslında seyretmediği ama kahvaltı sırasında açık olan televizyondaki program da hisselerinin çoğunluğunu pure'un elinde tuttuğu kanallardan birinde yayınlanmaktadır. karısının bebeğin altını açıp bağladığı bez de, az sonra alacağı iki ibuprofen de, gün içinde alması gereken diğer ilaçlar gibi pure eczacılık tarafından satın alınıp paketlenmiştir, bebeği beslediği biberonda satılan ooh bebek mama da pure tarafından yapılıp dağıtılır. adamın evrak çantasına sıkıştırdığı son çıkan ciltsiz kitap, karısının aynı gün ikindi saatlerinde okuma grubunda okumayı düşündüğü bir kitap da pure'un sahibi olduğu on iki yayınevinden birinde basılır, artık pure'a ait olan üç satış zincirinden birinden ister şahsen, ister internetten satın alınır, üstelik eğer internetten sipariş verildiyse yine pure'un işlettiği kurye dağıtım şirketi tarafından kapıya getirilir. ayrıca adamımızın canı kaliteli bir porno filmi izlemek isterse, hani şöyle -affedersiniz, bunu dile getirmek bile kabalık ama- işe giderken dizüstü bilgisayarında ya da cep telefonunun ekranında, bir yandan pure'un bir şişe eau caledonia suyuyla canlanırken hani, pure'un sahibi ve dağıtımcısı olduğu birkaç eğlence merkezine
bağlanıp bunu yerine getirebilir pekala.
90- benden yapmamı istediği ne?
91- hiç de değil, küçük İskoç köpekçiğim, diyor keith. konusu suyun tahsisi olan 2000 dünya su Forumu'na göre su insan hakkı değildir. su insanın gereksinimi. bu onu pazarlayabileceğimiz anlamına geliyor. bir gereksinimi satabiliriz. bu da bizim insan hakkımız.
92- Londra'ya geri dönüyorum. Londra'yı severim! euston ile king's cross arasında yürüyorum, sık yaptığım bir şeymiş gibi, Londra'da bir caddede yürüyen bunca insandan biriymişim gibi.
101- uygun bir kız evlat. uygun bir kardeş. doğru yoldan şaşmayan ve üzgün olmayan biri. ailesi bir arada duran, parçalanmayan biri. kısaca kendini iyi hisseden biri olayım. her şey daha iyi olsun lütfen. BU DURUM DEĞİŞMELİ. (ironi var)
102- telefonun çalmasını beklerken resmi bir şikayette bulunmayı düşünüyorum. kardeşimle benden başka kimse alay edemez.
116- mesaj bu işte. bu kadar. hepsi bu.
...anlatılması gereken öykülerdi işte bir ırmağı geçmemiz için bize el veren, halat atan.
uçurumun tepesinde dengemizi sağlayan. bizi doğuştan akrobat kılan. gözü pek yapan. bizi iyileştiren. değiştiren. onların doğasında vardı bunları gerçekleştirmek.
kısacık yorumcuk:
bir erkek nasıl kadın gözünden bu kadar iyi bakabilir?
ali isminde bir erkeğin İskoçya'da ne işi olabilir? gibi sorular sordum okurken. meraktan çatladım ama sürükleyiciydi, mola verip de hayatını gogıllayamadım. bitince, buraya alıntıları yazınca, internetten görsel ararken buldum yanıtlarımı. ah dedim hüs, senin kafanı...
çok sade bir üslubu var. kısa cümleler. modumda olduğumdan mı, hakikaten sürükleyici olduğundan mı bilmem, birkaç saatte bitirdim. bolca kapitalizm vurgusu var. ilginçtir ki bu kelime hiç geçmiyor kitapta.