Bu haftanın sorusu: How do you see the world? Enteresan bi soru. Sanki "ya soruyu boşver, sen derdini anlat işte, bi yerden başla, gerisi gelir, " demeye çalışıyor gibime geldi. Yani... Dünyayı nasıl görüyorum? Ne demek bu? Tabi ki bok gibi görüyorum, buna verilecek başka bi cevap var mı ki? Tarihin hiçbi döneminde oldu mu, olacak mı?
Ergenliği mi aşamadım, duygusal anlamda yeterince olgunlaşamadım mı bilmiyorum ama 30uma geldim, hala hem kendi sıradan hayatımda, hem de dünyanın halinde gördüğüm çoğu şeye çabucak sinirleniyorum. Ailemle veya içinde büyüdüğüm toplumla barışamadım mesela. Kırk yılda bi görüştüğümde herkesin yüzüne gülsem de (tezgahtarlıktan kalan, hayat kurtaran yalancıktan bi gülüşüm var) beni nasıl kötü etkilediklerini düşünüp duruyorum arka planda. Ve burda bunlarla hiç uğraşmak zorunda kalmamış bi batılıyla öylesine geyik yaparken sürekli aklıma geliyor geçmişlerimizin farklılığı. Okulda üniforma giymenin ne kadar eski kafalı bi uygulama olduğundan bahsediyorlar mesela hiç üniforma giymemiş tipler. Kendi kıyafetini seçememek çok saçmaymış onlara göre. Ben o zamanlar en çok üniforma içinde kendimi özgür hissediyordum, desem, hatta bu yaşımda bazen hala kendi istediğimi giyemiyorum desem, BBC haberlerinden dünyayı anlamaya çalışan duyarlı gözlerle bakacaklar bana. Hımmm, İslam kültürü, hımm doğu, evet, diyecekler. Sonra ağırlaşan havayı hemencecik dağıtmak için bi sonraki geyik muhabbetimize geçeceğiz.
Dünyayı hala geçmişimin penceresinden görüyorum ne yazık ki. Sakinleşemedim, eremedim, dünyanın gidişatını çözüp olgunlaşamadım. İnsanlar gereçekten bunu başarıyorlar mı yoksa bana da arada bi gelen o sakin ruh halinin havasına girip bilmiş bilmiş konuşuyorlar mı, emin değilim.
Dünyada her şeyin doğruluğundan şüphe duyuyorum. Sürekli bi kandırılma korkusu yaşıyorum. Haberlere kesinlikle inanmıyorum. İzmlerin peşinden koşamıyorum. Güzel günlerin geleceğine ya da geçmişte bi gün geldiğine inanmıyorum. Birebir ilişkilerde bile sürekli bi ihanete uğrama korkum var. E tabi hal böyle olunca daha da hassaslaşıyor insan, kendini koyverince kolaycacık kanıyor anlatılanlara. Bu yüzden setler çekiyorum dünyayla arama. Herkesten uzak, hiçbir şeye dahil olmadan fakat bi taraftan da her şeyi gözlemleyerek yaşamak istiyorum. Dolayısıyla dünya benim için yarım yamalak bi yer. İdare edip gidiyorum.
İyi bi şeyler de yazayım. Dünyaya temelde son derece karamsar gözlerle baksam da, cahilliğimin farkındayım ve öğrenecek çok şeyimin olması beni eğlendiriyor, oyalıyor, karamsarlıklarda kaybolmamı engelliyor. "Bi şeyler" yapmadan ölmekten endişe etmeme rağmen (o bi şeyler'in ne olduğu da hala meçhul), bi taraftan da evrende çok küçük bi "şey" olduğumun farkındayım sanırım. Ve sanırım bu yüzden ölümle aram iyi... güneşli bi güne uyanmak tüm karamsarlıklarıma rağmen enerji dolmama vesile olabiliyor. Klişelere mi dalıyorum bilmem ama geçmişimle barışabilsem sakinleşeceğimi düşünüyorum bazen.
Bu çelınc çok kurcalıyo insanı, çok garıştırıyo ortalığı, insan sıkıcı şeyler anlatıyor ister istemez. Öte yandan zaten bloğun makineleşmesinden şikayetçiydim çaktırmadan. İkincielcilere rastlanan sokaklara benziyor böyle karanlık şeyler de yazınca, ruh geliyor sayfalara. Memnunum halimden.
İşte böyle.
Öyle soruya böyle cevap, diyor, sevgilerimlen huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Kanatlı Kedi
Ergenliği mi aşamadım, duygusal anlamda yeterince olgunlaşamadım mı bilmiyorum ama 30uma geldim, hala hem kendi sıradan hayatımda, hem de dünyanın halinde gördüğüm çoğu şeye çabucak sinirleniyorum. Ailemle veya içinde büyüdüğüm toplumla barışamadım mesela. Kırk yılda bi görüştüğümde herkesin yüzüne gülsem de (tezgahtarlıktan kalan, hayat kurtaran yalancıktan bi gülüşüm var) beni nasıl kötü etkilediklerini düşünüp duruyorum arka planda. Ve burda bunlarla hiç uğraşmak zorunda kalmamış bi batılıyla öylesine geyik yaparken sürekli aklıma geliyor geçmişlerimizin farklılığı. Okulda üniforma giymenin ne kadar eski kafalı bi uygulama olduğundan bahsediyorlar mesela hiç üniforma giymemiş tipler. Kendi kıyafetini seçememek çok saçmaymış onlara göre. Ben o zamanlar en çok üniforma içinde kendimi özgür hissediyordum, desem, hatta bu yaşımda bazen hala kendi istediğimi giyemiyorum desem, BBC haberlerinden dünyayı anlamaya çalışan duyarlı gözlerle bakacaklar bana. Hımmm, İslam kültürü, hımm doğu, evet, diyecekler. Sonra ağırlaşan havayı hemencecik dağıtmak için bi sonraki geyik muhabbetimize geçeceğiz.
Dünyayı hala geçmişimin penceresinden görüyorum ne yazık ki. Sakinleşemedim, eremedim, dünyanın gidişatını çözüp olgunlaşamadım. İnsanlar gereçekten bunu başarıyorlar mı yoksa bana da arada bi gelen o sakin ruh halinin havasına girip bilmiş bilmiş konuşuyorlar mı, emin değilim.
Dünyada her şeyin doğruluğundan şüphe duyuyorum. Sürekli bi kandırılma korkusu yaşıyorum. Haberlere kesinlikle inanmıyorum. İzmlerin peşinden koşamıyorum. Güzel günlerin geleceğine ya da geçmişte bi gün geldiğine inanmıyorum. Birebir ilişkilerde bile sürekli bi ihanete uğrama korkum var. E tabi hal böyle olunca daha da hassaslaşıyor insan, kendini koyverince kolaycacık kanıyor anlatılanlara. Bu yüzden setler çekiyorum dünyayla arama. Herkesten uzak, hiçbir şeye dahil olmadan fakat bi taraftan da her şeyi gözlemleyerek yaşamak istiyorum. Dolayısıyla dünya benim için yarım yamalak bi yer. İdare edip gidiyorum.
İyi bi şeyler de yazayım. Dünyaya temelde son derece karamsar gözlerle baksam da, cahilliğimin farkındayım ve öğrenecek çok şeyimin olması beni eğlendiriyor, oyalıyor, karamsarlıklarda kaybolmamı engelliyor. "Bi şeyler" yapmadan ölmekten endişe etmeme rağmen (o bi şeyler'in ne olduğu da hala meçhul), bi taraftan da evrende çok küçük bi "şey" olduğumun farkındayım sanırım. Ve sanırım bu yüzden ölümle aram iyi... güneşli bi güne uyanmak tüm karamsarlıklarıma rağmen enerji dolmama vesile olabiliyor. Klişelere mi dalıyorum bilmem ama geçmişimle barışabilsem sakinleşeceğimi düşünüyorum bazen.
Bu çelınc çok kurcalıyo insanı, çok garıştırıyo ortalığı, insan sıkıcı şeyler anlatıyor ister istemez. Öte yandan zaten bloğun makineleşmesinden şikayetçiydim çaktırmadan. İkincielcilere rastlanan sokaklara benziyor böyle karanlık şeyler de yazınca, ruh geliyor sayfalara. Memnunum halimden.
İşte böyle.
Öyle soruya böyle cevap, diyor, sevgilerimlen huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Kanatlı Kedi