Nutuk'a başladığım için Türkçe'de de epey bi yeni kelime çıkıyor karşıma bu sıralar:
Kırklareli: Eski adı "Kırkkilise" imiş.
Teşrinievvel: Ekim
Kanunuevvel: Aralık
Elazığ: Eski adı "Mamuretülaziz" miş.
teali: yükselme (misal: Kürt Teali Cemiyeti)
Samsun: Eski adı "Canik"
keyfiyet: durum, nitelik (Şimdi bildiğimiz "keyfi olma durumu"yla alakası yokmuş.)
-----
Gelelim Felemenkçelere... Konumuz "tatil". Tatil mekanları, turizm haberleri, şimdi nerde olmak isterdin türü varsayımsal gereksiz diyaloglar... Bi de ders sonunda dinlediğimiz bi şarkı var. Onu da en sona ekleyeyim de burda bulunsun...
zeilen: yelkenli ile açılmak
zeilboot: yelken
weleens: 1)ilerde bi gün, 2)bazen
let op: dikkat etmek, göz kulak olmak (Çantama göz kulak olur musunuz, manasında da)
kust: sahil
circa = ongeveer: yaklaşık olarak, approximately
trekken: 1) çekmek (misal: kapıyı), 2) çekici olmak (turist çekmek)
vooral: özellikle
de provincie: eyalet
doorbrengen: harcamak, zaman geçirmek (tatili birlikte geçirmek) (bracht door, doorgebracht)
stijgen: yükselmek, artmak (misal: sıcaklık) (steeg, is gestegen)
opleveren: kar getirmek, verimli olmak, to yield
ruim: geniş, büyük
geliefd: sevilen, popüler
de bestemming: 1) amaç, hedef, varış noktası, 2) kader, fate (kısacası kara toprak)
de plek : yer (misal: araba park yeri) (Benim için birinci sırada... gelir.)
de ervaring: deneyim
ervaren: 1) tecrübe etmek, 2) tecrübeli
delen: paylaşmak, paylaştırmak (misal: ervaringen delen)
evenveel: as much, ...kadar (Iedereen betaalt evenveel)
bereiken: to reach, 1) belirlenen hedefe ulaşmak, 2) iletişim kurmak (Aradığınız kişiye ulaşılamıyor.) (bereiken per telefoon, mail of sms)
reiken: bir yere uzanarak erişmek
bereikbaar: ulaşılabilir, attainable, accessible
de overnachting: geceleme, gece kalma (Ik heb overnactingen geregeld.)
toenemen=stijgen: artmak, yükselmek (nam toe, toegenomen)
vrijwel: bijna
gelijk: eşit, aynı
het gelijk hebben: haklı olmak
gelijk betekend: eşanlamlı
de gelijke: yaşıt
gelijken: benzemek
gelijkenis: benzerlik
gelijkmoedig: soğukkanlı
de moed: cesaret
de moeder: anne (Arada bağlantı yokmuş ama akılda kalsın diye not: Anneler cesurdur!)
blijken (uit): kanıtlanmak, belli olmak, ortaya çıkmak, to turn out, to prove (bleek, is gebleken)
het blijk: belirti, iz
blijkbaar = duidelijk: açık, belli
op basis van: temelinde, ...a dayanarak
bestaan (uit): bir şeylerden oluşmak, var olmak, to consist of (bestond, bestaan)
het bestaan: mevcudiyet
zowel ... als: as well as, hem ... hem de ... (We willen zowel naar Rotterdam als naar Amsterdam)
de omzet: ciro, hasılat (de omzet van de winkel)
de horeca: catering (hotel+restaurant+cafe)
afkorting: kısaltma, abbreviation
Şarkıda şair, dağların neden yüksek olduğunu, denizlerin neden çok derin olduğunu, bulutların neden çok hızlı hareket ettiğini ve en sonda da insanların neden bu kadar yorgun olduğunu soruyor kendine. Sonuncusuna "belki yapcak bi sürü işleri olduğu için, belki de onbinlerce soruyla uğraştıkları için ve belki de uzun zamandır barış yolunda oldukları için yorgunlardır" diyor.
Şarkıdan kelimeler:
scheppen: to create, yaratmak
grens: sınır, border
engelen: melekler
jachten en jagen: yapacak bi sürü iş güç olması
wolk: bulut
klif: uçurum