sonuç: geçen hafta salı gecesi, 8 günlük bir Avrupa gezisine çıktık. öğrenci tarzı, olabildiğince ucuz bir gezi planladık.
ilk durak: viyana
- hava olağanüstü sıcaktı. viyana genellikle soğuk olduğu için evlerde klima alışkanlığı pek yok. odadan odaya geçerken vantilatörle gezmek zorunda kaldık.
- çeşme suyu içiliyor, parklarda çeşme var, suya para vermeye gerek yok.
anne gibi "drink water" diye emir vermiş bi de..Kaynak |
- resimdeki çeşmenin yan tarafında bir düğme var, yukarıdan serin buhar (doğru bi terim olmadı sanırım) üflüyor, insanlar altına geçip hafifçe ıslansın, serinlesin diye yapıldığını düşünüp bi kez daha Viyana'ya hayran kaldık.
- bisiklet şehri fakat bisiklet parklarındaki otomatlardan tek seferlik kiralamak için kredi kartı gerekiyordu. kullanamadık. yıllardır bisiklete binmediğim için viyana halkının huzuru ve can güvenliği açısından iyi oldu aslında.
kaynak |
- yaya öncelikli şehir. yaya yolunda yayalar sağına soluna bakma gereği duymadan karşıya geçiyor. arabalar yayayı beklemek zorunda ya hani, o kural uygulanıyor. 3 gün içinde beklemeyen bir şoför görmedim. gerçi herhangi bir konuda sokakta tartışanı da görmedim.
- ekmek arası döneri tr'dekinden kesinlikle kat kat güzel. yoğurtlu bir sos var içinde, bizde neden yok ki. İstanbul'da viyana döneri satan bir yer var mı acaba?
- et döner ile tavuk döner arasında fiyat farkı yok. çünkü domuz eti, sığır etinden daha çok rağbet görüyor. dolayısıyla sığır eti bizdeki kadar değerli bir şey değil. dolayısıyla en ucuz yiyeceklerden biri ekmek arası döner.
- dilim pizza da ucuz. Makedonya'da da bayılmıştım. Avrupa'da da gittiğim her şehirde vardı.
- sokakta her boş alanda yayaların oturup dinlenmesi için bi yerler var. binaların kenarlarında genellikle oturmaya müsait boşluklar var. zaten sokaklardaki her boşluğa banklar koymuş belediye. "ay yoruldum" dediğinde sırtını yaslayacak bir yer bulmak için bir kafeye girmek zorunda olmamak, müthiş bir hizmet bence. canım viyana.
- 2 günlük şehir içi ulaşım kartı 12(küsür)€. Çoğu metro, otobüs, tramvaya biniliyor bununla. hele ki turistik, merkezi yerlere gidenlere kesin biniliyor.
- ilk gece 12ye doğru metro otomatı paramızı yuttu. hemen otomatın üzerindeki şikayet numarasını aradık. metrodaki sorumlu şef geldi, form doldurttu, parayı geri hesabımıza yatıracaklar. insancıldı, muhabbet ettik. şehir haritasını ücretsiz verdi. yeni bir şehre gittiğimde ilk yapacağım işin harita bulmak olduğunu iyice öğrendim.
- turist kazıklama şehri değil. hayat pahalı evet ama sadece turistlere değil, herkese pahalı. sokakta su, tuvalet ücretsiz. başında görevlisi olmayan umumi tuvaletler bile temiz.
- panolarda reklamdan çok kültürel etkinlik duyurusu var. konser, opera, tiyatro, müze, sergi...
- Sigmund Freud müzesi: Freud'un Viyana'da kaldığı ve muayenehane olarak da kullandığı ev. öğrenci bileti: 4€. audio guide var. epey bilgi veriyor. tam olarak faydalanmak için kafa dinçken gidiniz.
kaynak |
- museums quartier: her müzeye gitmek için vaktimiz ve paramız yoktu. ama orta meydandaki geniş koltuklarda iyi dinlendik. hiçbir yere para ödemeden, kimseyi rahatsız etmeden, saatlerce uzanabileceğin yerler... şuradan fotoğraflarına ve içeriğine bakabilirsiniz.
- çok fazla evsiz var. parklarda, banklarda... genellikle orta yaşlılar. evden bilinçli olarak ayrılmış gibiler. çocuk yaşta evsiz ya da dilenci görmedim.
- üniversitelere ve kütüphanelere girerken kimlik gösterme zorunluluğu yok. en sevdiğim özelliklerinden biri de buydu. viyana teknik üniversitesi kütüphanesine ve viyana üniversitesine ait bir binaya girdik. kütüphanenin merdivenlerinde çıplak ayakla dikilip, telefonda konuşan kıza özendim. üniversitenin bahçesindeki şezlonglara özendim. bambaşka bi dünya.
- bi otelin karşısındaki büfede çalışan bi türk dönerci tip bırakmamıza şaşırdı. "türklerden ve araplardan hiç tip almamıştım daha önce" dedi. arap turistler, kaldıkları lüks otelin yemeklerinin helal olup olmadığından emin olmadıklarından, bu büfeden döner yiyorlarmış.
- leopold Müzesi'nde klimt sergisi. öğrenci 8€. klimt'i severim. sadece "öpücük" tablosuyla tanıdım aslında o'nu. resimden anlamam, ama van Gogh la ikisinin çizgilerinin kıpır kıpırlığının içimde bi şeyleri hareket ettirdiğini biliyorum. çok yorgundum ve az zamanım vardı, gezdim fakat "bu muymuş yani sergi!" diye kazıklandığımı düşünüp kızarak çıktım binadan. klimt'e çok az yer verilmişti müzede, daha çok afişte bahsedilmeyen ressamlar vardı. şimdi sakince düşününce, aceleden serginin hakkını veremedim belki de... bilemiyorum. bileti alırken audio guide almayı da unutmuştum zaten, sadece yazıları okuyarak, ayrıntılara inmeyerek gezdim.
- reklam panolarında reklamdan çok, kültürel etkinlik duyurusu var: tiyatro, sergi, opera, festival... reklam görmemekmiş benim huzurlu olmamın asıl şartı. ben seni nasıl sevmem viyana. bekle beni bi daha geleceğim, daha uzun muhabbet edeceğiz. (bence o da beni sevdi)
şimdilik bu kadar. sonra fotoğraf da eklerim belki.