http://kanatlikedimasali.blogspot.com/2012/11/cagdas-sosyoloji-teorileri.html
Burdan devamla:
2. Çatışma Teorisi:
Toplum: Bireylerin, grupların güç elde etmek için birbirleriyle mücadele ettiği ve bir grubun geçici bir süre için rakiplerini bastırmasıyla çatışmanın denetim altına alındığı ortam.
Bireyler temel bazı çıkarlara sahiptir.
Toplumsal ilişkilerin çekirdeği olan güç, tüm çatışmaların merkezindedir.
Değerler ve düşünceler, toplumun kimliğini ve hedeflerini belirlemez. Farklı grupların kendi çıkarlarına ulaşmak için kullandıkları silahlardır.
4 farklı yaklaşım vardır çatışmacı teoride:
Karl Marks geleneği: Mills, Frankfurt Okulu (Eleştirel Teori)
Max Weber geleneği: Dahrendorf, L. Coser, Randall Collins
Georg Simmel
Chicago Okulu geleneği
Eleştirel Teori: 1923-Frankfurt Üni'nde Frankfurt Sosyal Teori Okulu kuruldu. Finansman Felix Weil, ilk müdür Grünberg ancak asıl adamlar Theodor Adorno ve Max Horkheimer. Marksist temele sahipler. Zamanla üye yapısı ve geliştirilen teoriler değişse de temel noktalar şunlardır:
Ortodoks Marksist düşüncenin çağa göre yeniden değerlendirilmesi,
Totalitarizmden nefret,
Nazi Almanyası ve sovyet komünizminin birey üzerindeki özgürlük kısıtlaması,
Kapitalizmin baskıcı ideolojisi.
Disiplinlerarası teoriler geliştirildi: Erich Fromm sosyalist hümanizm, W. Reich toplumsal psikoloji, Kurt Lewin grup dinamikleri ve toplumsal eylem, A. Löwe politik ekonomi,L. Lowenthal edebiyat sosyolojisi, Benjamin ve Adorno ise edb, sanat ve kitle kültürü üzerine çalıştı.
Yani, pozitivizm ve ampirisizm eleştirisi, gelişmiş toplumlardaki yeni egemenlik biçimlerinin analizi, kültür endüstrisi analizi ve bireyselliğin geleceği konusunda karamsarlık ağır basıyordu. (Kedi: a-ha!bizim neslin kafasına gelmeye başladılar!)
Mills (1916-1962): ABD'deki sosyal bilim kurumlarına asilik etti. Aktivist. Çoğu sosyoloğun döneminin sosyal problemlerini eleştirmemesinden şikayetçi (kedi: aynı şimdiki gibi değil mi? Bugünü eleştiren sosyolog ismi şak diye gelmeli haber takip eden herhangi bir insanın aklına). Amacı sosyal reform yapmak, Amerikan halkına sosyolojiyi tanıtmaktı. Amerikan liberalizminin kritik eşiği aştığına inandı.Çağımızın ahlaki rahatsızlığından, kitlelerin siyasal ve toplumsal liderlerin kontrolüne girmesinden ve çağdaş aydınların manevi liderlik görevlerini yapamadıklarından şikayet etti. Dili anlaşılırdır. (Toplumbilimsel Düşün kitabı)
Bourdieu (1930-2002): Toplumun sınıf çatışması ile incelenmesine dayalı Marksist görüşe karşı çıktı. Sınıf yerine "alan" kavramı kullandı. Akademik, dinsel, ekonomik ve güç alanları farklı farklıydı. Okullardaki eğitimi çok önemsedi. Farklı alanların özerk olabileceğini söyledi (politika ile ekonomi birbirinden bağımsızdı mesela. kedi: nasıl olabilir ki o?)
Ekonomik(ekonomik kaynaklara egemen olmak), toplumsal(ilişkilere egemen olmak) ve kültürel 3 farklı sermaye tipi olduğunu savundu. En çok kültürel sermayeye değindi: Ebeveynler verir çocuklara bunu. Farklı sınıflar arasındaki zevklerin nasıl farklılaştığını, bu sermayenin bireyin başarısını, eğitim sürecini nasıl etkilediğini anlamaya çalıştı.
Dahrendorf (1929-2009): Üretim araçkarının mülkiyetine değil, güç ve iktidara sahip olmanın önemine değindi. Kişi belli bir konumda egemenken başka bir konumda "tabi" olabilir. Misal: Gecekodu mahallesinde hemşehrisine ev temin eden eski mahalleli egemendir, ama metropolde çalıştığı işyerinde ya da şehrin modern bölgelerinde tabi konumundadır. Buradan çıkar grupları ve çıkar ilişkileri kavramlarını üretti. Otorite her zaman statükosunu sürdürmeye çalışır. Bu durum çıkar çatışmasına sebep olur.
Marks gibi proletaryanın en sonunda mutlaka devrimci sınıfa dönüşeceğini düşünmedi. Bunun için koşulların uygun olması gerektiğini, dönem dönem tabi sınıfın refahının artabileceğini, dayanışmanın bu zamanlarda gevşeyeceğini söyledi. Sanayinin (teknolojinin) artmasıyla işçi farklılaşıp kendi içinde bölünecekti, dayanışmasını daha da zorlaştıracaktı.
Sürekli çatışma O'na göre kaçınılmazdı ve toplumsal düzenin temeliydi. Yani çatışmacı ve denge teorileri arasında köprü kurmaya çalışan bir sosyologtu. (kedi: "allah rahmet eylesin, çok iyi adamdı" diyesim geldi. demek ki neymiş, di li geçmiş zamanda anlatmamak lazımmış)
Lewis Coser (1913-2003): Parsons'ın öğrencisi. Marx, Weber ve Simmel'den beslenmiştir. Birey psikolojisini önemser. İnsanlarda saldırgan/düşmanca güdüler bulunduğunu, sıkı ilişkilerde sevgi ve nefretin bir arada bulunduğunu savunur. Bu durum çatışmaya yol açar. Bu illa ki olumsuz bir şey değildir. Çatışmaların, çatışan grupların kimliğini belirlemede faydalı olduğunu düşünür.
Randall Collins (1941- ): Weber, Durkheim, Mead, schutz ve Goffman dan etkilenmiştir. Böylece denge ve çatışma teorilerini harmanlamıştır. Servet, güç ve saygınlık "meta"dır ve az bulunur. Bu nedenle insanlar bunlara devamlı sahip olmak ister, eşit pay almayı reddeder. Diğer insanlar itibarsızlıktan kaçmak için mücadele etmek zorunda kalır. Yani çatışmanın temelinde "baskı" vardır.
Çatışmacılar neden eleştirildi?
- Bir insanın kazancının bir başkasının kaybından oluştuğunu düşünürler. Halbuki her zaman böyle değildir.
- Bireyin fikrinin yalnızca güçlünün çıkarlarının bir yansıması olduğunu savunurlar. Bu sav, olayların açıklanmasında her zaman yeterli değildir.
- Çatışma teorisi, bir grubun gücü nasıl koruduğunu açıklayabilir, ancak güce nasıl sahip olduğunu o kadar iyi açıklayamaz.
Bu da bitti çok şükür...Sıradaki gelsin...